14 Ekim 2014 Salı

DOĞU TÜRKİSTAN KIRGIZ TÜRKÇESİNDE YER ALAN TÜRKÇE VE MOĞOLCA ORTAK KELİMELER ÜZERİNE -I

DOĞU TÜRKİSTAN KIRGIZ TÜRKÇESİNDE YER ALAN TÜRKÇE VE MOĞOLCA ORTAK KELİMELER ÜZERİNE -I
Gülsine UZUN


GİRİŞ
Kırgızlar ile Moğollar arasındaki münasebetler, Türklerin Çin’in kuzeyinde ve daha sonraları
doğuya doğru giden göç yolları sı
rasında yoğun biçimde yaşanmıştır.
Hatta MÖ’ki dönemlerde Moğol kavimleri ile birlikte Çin’e karşı mücadele etmişlerdir.
Bu iki topluluğun arasındaki münasebetleri anlatmadan önce Kırgız ve Moğol terimlerinin açıklamasını yapmak daha doğru olacaktır.

Birçok araştırmacı
ya göre Kırgızlar çok uzun zamandan beri kendi başına yaşayan bir halk olarak
adlandırılmaktadır. Buna destek olmak amacıyla da Manas Destanında geçen boy adları incelenmiş ve örneklerle açıklanmıştır. Manas’ın yanında yer alan kırk yiğidin her birinin aslında bir boy ismini temsil ettiği ve bunların bir araya gelerek Kırgız etnik teriminin oluşumuna neden olduğu belirtilmiş
tir.
Kırgızlarla birlikte adlandırılan bu kırk boy arasında Moğol boyları da bulunmaktadır.
Noguy veya Nogay ile Nayman, Argın, Tamyan, Yormatı, Katay, Borkıt Moğol olarak adlandırılmıştır.
Kırgız terimi ilk olarak Orhun-Yenisey yazıtlarında geçmektedir.
Bu yazıtlarda terim olarak Kırkız (qurquz) biçiminde yazılmıştır.
S. Malov “girk (kırk)” ve çokluk eki “z” ekini birleştirmekte ve diğer bir deyişle bunun “kırk

boy Kırgız” anlamına geldiğ
ini ifade etmektedir1.
Ligeti’nin ifadesine göre Vambery, bu adın “kır” ile “gez” kelimelerinin birleşmesinden oluştuğunu ve “kır gezen” anlamına geldiğini; Radloff ise “kırk” ve “yüz” sayılarının birleşmiş şekli olduğunu belirtir2.
K. Petrov ise Kırgız etnoniminin “Kırgız” ve çoğul eki “z” çoğul ekinden oluşan kızıl manasındaki “kırıg” ya da “kırgu” sıfatından meydana geldiğini ifade etmiştir. Kırgız terimi yerin kırmızı renginden dolayı etnonim olarak ortaya çıkmıştır.
İlk zamanlar yer adı olarak kullanılan bu terim daha sonraları üzerinde yaşayan toplulukları ifade etmek için kullanılmıştır. Yani Kırgun bölgesinde yaşayanlar Kırgız olarak adlandırılmış
lardır. Petrov bu fikrini desteklemek için de Hakas bölgesinde bulunan ve kırmızı renkteki coğrafi alanları örnek göstermektedir3. Fakat bu hipotez çoğu âlim tarafından kabul görmemiştir. Çünkü Hakas teriminin zaten Kırgız adının başka bir söyleniş tarzı olduğu ve coğrafi bir renkten dolayı bu ismin verilemeyeceği fikri ağır basmıştır.
Kırgızlarla ilgili ilk kayıtlar MÖ 201 yılına aittir. Bu kayıtlar genelde Çin yıllıklarıdır.
Kırgız etnik oluşumu içerisinde çok sayıda Kıpçak boyu yer almıştır. Bu etkileşim hem dil olarak hem de boy teşkilatı olarak etkileşimi sıklaştırmış ve Kırgızlar Kıpçakçanın etkisine girmişlerdir. Bu Kıpçak toplulukları Kırgızlar kadar olmasa da Moğol boylarını da etkilemiştir. Bu etkileşime yoğun biçimde maruz kalan Moğol boyları Türkleşmiştir.

Macmu’atü’t Tavarih adlı eserde Kırgız kabilelerinin teşekkülünde Moğol kabilelerinin de olduğu
görülmektedir.
XI-XIII. yüzyıllarda Kırgızların da oluşumunu tamamlayan Kıpçaklar Sayan-Altay bölgesinde konargöçer olarak yaşamaktaydılar.
Manas Destanında da bu bölge, Manas’ın doğduğu ve siyasi faaliyetlerde bulunduğu bölge olarak adlandırılmaktadır.
Bu dönemde Kırgızlar içerisinde yer alan Bahrin (Baarin) kabilesi Türkleşen Moğol kabilesidir.
Cengiz Han savaşlarda kazandığı toprakları oğullarına paylaştırınca Bahrinler, Çağataylılara katılmışlardır.
Orta Asya toplulukları bu dönemde genel olarak Moğol terimi yerine Mogul terimini kullanmışlardır. Bundan dolayı da tarihi ve coğrafi terim olan Moğolistan adı ortaya çıkmıştır.
XIV. Yüzyılın ortalarında Moğol boy ve kabilelerinin yerli kabileler tarafından Türkleştirilmesi ve Kırgızlarla arasında uyumu süreci sona ermiştir.

Macmu’atü’t Tavarih adlı eserde Moğol kabilelerinin Timur’a ve Kalmuklara karşı mücadele ettikleri yazılmaktadır. Mongollar Kırgızlar içinde büyük boylardan birisini oluşturmuşlardır. XVI. Yüzyıla kadar oluşan Kırgızların etnik birliğindeki boylar hakkındaki ilk bilgiler Macmu’atü’t Tavarih’te geçmektedir4.



1 S. E. Malov, Pamyatniki Drevnetyurskoy Pismennosti, Moskva-Leningrad, 1951, s. 417.

2 L. Ligeti, “Kırgız Kavim İsminin Menşei”,Türkiyat Mecmuası, C.1, İstanbul, 1925, s.235-236.
3 K. İ. Petrov, “K Etnologii Termina ‘Kırgız’”, SE, No: 2, Moskva 1964, s. 81, 94.
4 Seyfettin Ahsıkendi, İzleçeniya iz “Macmu’atü’t Tavarih” perev. Vved.ikomm., V.A. Romadika-Materialı fonda
rukopisey İns. Lit. İ İskusstva NAN RK, inv, Nu: 5254.


Moğol adı kaynaklarda ilk defa VII. yüzyılda T’ang sülalesi resmi tarihleri Chiu T’ang-shu ve
Hsin T’ang-s-ftu’da geçmektedir.
Terim olarak “Meng-wu” ve “Mengwa” olarak ifade edilmiştir.
Bu adın devlet ve hanedan adı olarak kullanılması Cengiz Han zamanında, millet adı olarak kullanılması ise çok daha sonraları gerçekleşmiştir.
Arkeolojik kazılardan elde edilen bilgilerde MÖ 2000 yılından itibaren Moğollar Türk kabilelerinin doğusundaki topraklarda yaşamakta ve Tula Nehri sınır olarak kabul edilmekteydi.
Hunlardan itibaren Türkler ile Moğollar arasındaki münasebetler sıklaşmıştır.
Büyük Hun Devletinin yıkılmasıyla bu bölgedeki siyasi boşluk III-IV. yüzyıllarda Moğol asıllı Hsiyen-pi ve Juan-Juanlar tarafından doldurulmuştur.
VI. yüzyıldan itibaren de önce Köktürk daha sonra da Uygur hâkimiyetini kabul eden Moğollar daha sonraları Kırgız hâkimiyetine girmişler ve Türk kültürü ve geleneklerinden önemli ölçüde etkilenmişlerdir.

Kırgızlar ile Moğollar arasındaki münasebetlerin hızlanmasında İslamiyetin bu bölgede yayılmaya başlaması ve kültürel yaşayış tarzının birbirine benzemesi de etki etmiştir.
Kırgızlar ve Moğollar İslamiyetle tanışmadan önce kendi içlerinde büyük bir din özgürlüğü yaşamışlar ve diğer bütün dinlere hoşgörülü davranmaya çalışmışlardır.
Cengiz Han Yasasında da belirtildiği gibi hâkim oldukları bölgelerdeki diğer dinlere karşı olmamışlardır.
Kırgızlar genelde Gök tanrı inanç sistemi içerisinde Şamanizmi benimsemişlerdir.
Bunlar sulara, ağaçlara, tanrıya ve ruhlara kurban sunarak ibadet ediyorlardı.
Aynı geleneksel inanç sistemi Moğol topluluklarında da bulunmaktaydı.
Töre her iki topluluk için de vazgeçilmez bir unsur olmuştur.
Bu etkileşim Ortaçağda o kadar yoğun olarak yaşanmıştır ki Orta ve Batı Asya’da yaşayan ve çoğunlukla Türkçe ve Moğolca konuşan topluluklara Türk-Moğol denmiştir.

Örneğin 12. Yüzyılda Doğu Moğolistan’da Moğollar gibi yaşayan Tatarlar, Keraitler, Kuzeydeki
Merkitler, batıdaki Naymanlar, Kongiratlar (Onggirat), Öngütler ve Kırgızlar Türk-Moğol olarak
adlandırılmışlardır5.

Bütün bu siyasi, coğrafi ve kültürel etkileşimlerin yanında konuşulan dilde de benzerliklerin
olması olağandır. Moğollar tarihi seyir içerisinde Türklerle iç içe yaşamışlar ve aynı bozkır kültürünü
paylaşmışlardır. Moğolların dil, tarih, edebiyat ve folklorunun Türklerle bir paralellik arz ettiği
görülmektedir.

“Moğol Atasözleri” adlı çalışmasında, Türk ve Moğol atasözleri arasındaki ortaklıkları ele alan Bülent Gül, tarih boyunca aynı coğrafyada yaşamış, kültürel yönden birbirlerini etkilemiş olan Türkler ve Moğollar arasındaki ilişkiyi anlayabilmenin yollarından birinin de atasözlerini karşılaştırmak

olacağını dile getirmiştir6.

Ahmet Temir, Türk ve Moğol boyları arasında pek çok karışma ve kaynaşma olduğu gibi, bunların dillerinin de karışıp kaynaştığını ifade etmiştir.
Türkçeden Moğolcaya ve aynı şekilde Moğolcadan Türkçeye pek çok kelime geçtiğine ve bu iki dil arasındaki ortak unsurların çokluğuna dikkat çeken Temir, bu iki dil arasındaki yakınlık ve benzerliğin kelime alışverişini de kolaylaştırdığını belirtmiştir7.
Fakat bu kelimelerin hangi dile ait olduğu noktasında farklı görüşler ileri sürülmüştür.
Kimi araştırmacılar Türkçede görülen ve Moğolca olduğu düşünülen kelimelerin aslında Türkçe olduğunu ya da tam tersi olarak Moğolcada görülen ve Türkçe oldukları düşünülen kelimelerin de

Moğolcaya ait olduğunu öne sürmüşlerdir.

Cengiz Han öncesinde de Türklerle komşu olan Moğolların karşılıklı kelime alışverişi yaptıklarını belirten Tuncer Gülensoy, bu alışverişte Türk dilinin Moğolcaya göre daha aktif olduğunu
ileri sürmüştür.
Moğolcanın da Türkçeye tesirinin az olmadığını, Divanu Lugati’t-Türk’te geçen birçok kelimenin Moğolca asıllı olduğunu ifade eden Gülensoy, bunların yanında pek çok kelimenin ortaklığının

olduğunu ama bu kelimelerin köken itibariyle hangi dile ait olduğunu tespit etmenin zorluğunu belirtir8.

Osman Nedim Tuna, Türk ve Moğol dillerinin karşılıklı ilişkilerinin girift bir manzara teşkil
ettiğini belirterek, ortak sözlerin bu dillerden hangisine ait olduğunu ispat etmenin güçlüğünü dile
getirmiştir9.

5 David Morgan, The Mongols, Blackwell Puplishing, 1990, s. 50.
6 Bülent Gül, “Moğol Atasözleri”, Türkbilig-Türkoloji Araştırmaları, S.5, Ankara, 2003, s. 45.
7 Ahmet Temir, “Moğolca ile Türkçe İlişkileri”, TDAY-Belleten 1989, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1994, s. 295.
8 Tuncer Gülensoy, “Moğolların Gizli Tarihi ve Altan Topçi’nin Türk Dili ve Kültür Tarihi Açısından
Değerlendirilmesi”, TDAY - Belleten 1986, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1988, s.26.
9 Osman Nedim Tuna, “Osmanlıcada Moğolca Ödünçleme Kelimeler”, Türkiyat Mecmuası, Cilt 17, İstanbul, 1972, s.



E. Z. Abdullayev ise Altay dillerinin geçmişte soy ilişkilerinde bulunduklarını, bu ilişkinin şu
ana kadar gramer, kelime bilimi, ses bilgisi ve anlam biliminde korunduğunu ve sonraki devirlerde temas neticesinde birbirlerinden çok fazla söz aldıklarını belirtir.
Ancak araştırmacı, Altay dillerini kıyaslayanların, bu dillerin tarihi şekillerini, şimdiki durumlarını ve ağızlarını göz önüne alarak, onların fonetik, leksik, gramatik ve semantik gelişim kurallarını bilmeden mukayese yapmalarının doğru sonucu vermeyeceği kanaatindedir10.

Çin’in Doğu Türkistan Bölgesi, burada yaşayan Türk halklarının varlığı sebebiyle Türk kültürü
ve tarihinin en önemli bölgelerinden biri olma özelliğini göstermektedir. Büyük bir nüfusa sahip
olmalarından dolayı, çoğunlukla Uygurlarla birlikte anılan bu coğrafyada Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Tacik ve diğer Türk halklarının yanında Moğollar da varlıklarını sürdürmektedir.

Tursun Cumalı’ya göre Çin’de yaşayan Kırgızlar, bugünkü yaşadıkları yerlere Moğol kökenli bir
halk olan Kalmuklar tarafından zorla göç ettirilmişlerdir.
Kırgızları hakimiyeti altına alan Kalmuklar onları Çin’in Tarbagatay bölgesindeki Dörbiljin şehrine baglı Orkşar köyüne yerleştirmişlerdir ve köle, işçi ve çoban olarak kullanmışlardır.
Kalmuklar, Kırgızları ölüm, evlenme ve değişik örf, adet ve merasimlerine katılmaya zorluyor ve kendi örf ve adetlerini de Kalmukların örf ve adetlerine uygun olarak yapmaları için baskı uyguluyorlardı.  Bu yüzden uzun süre bu baskı altında yaşayan Kırgızlar, Kalmukların dediklerini yapmak ve onların geleneklerini uygulamak zorunda kalmışlardır. Ancak uzun süre birlikte yaşama ve Kalmukların geleneklerine uyma, bu iki millet arasında barışın doğmasına sebep olmuş, aralarında kız alış-verişi başlamış ve örf ve adetler bakımından aralarındaki farklılıklar azalmıştır.

Kalmuklar Kırgızları kendi bölgelerine yerleştirdikten sonra yeni doğan çocuklara Kalmukça isimler
vermişlerdir. Bu nedenle de bu bölgede yaşayan Kırgızların arasında Kalmukça isimlere sıkça rastlamak mümkündür11.

Doğu Türkistan Kırgızlarının büyük bir kısmı iletişim dili olarak öncelikle Kırgız Türkçesini
kullanırlar.
Uygurlar veya Kazaklarla birlikte karışık olarak yaşayan Kırgızlar ise Uygur Türkçesi ve

Kazak Türkçesi de konuşurlar.
Doğu Türkistan’ın Emin ilçesindeki Dalengtuerqeng civarındaki Kırgızların dili genelde Kazak Türkçesidir.
Daha önceki dînî inançları olan Lamaizmin etkisiyle dillerinde Moğolca sözcükler oldukça fazladır. Aketao ilçesi yakınlarındakiler uzun süreden beri Uygurlarla birlikte yaşadıklarından dilleri Uygur Türkçesine benzemektedir.
Aketao ilçesinin Quyitage’de yaşayan “Dağlılar”ın dilleri de temelde Uygur Türkçesine benzer fakat kendi dillerinin bazı özelliklerini de muhafaza etmişlerdir.
Heilongjiang eyaletinin Fu-yu ilçesinde yaşayan Kırgızların dili ile Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki Kırgızların dilleri arasındaki fark oldukça fazladır.
Fu-yu’daki Kırgızların dilleri temelde Hakas Türkçesi ile benzerlik göstermektedir ve Klasik Kırgız Türkçesinin pek çok özelliklerini korumuştur, fakat bu dili konuşanların sadece orta yaşın üstündekiler olduğu söylenebilir.
Genelde ortak kullanılan dil Moğolca ve Çincedir.
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde söz hazinesi bakımından hayvancılıkla ilgili kelimeler, alıntı kelimelerin kullanımı açısından ise Arapça, Farsça ve Moğolca kelimeler oldukça fazladır12.


Doğu Türkistan Kırgızlarından Derlenmiş Metinler13 adlı doktora tezimizi yazarken Moğolca ile
ortaklık gösteren kelimelerin çokluğu dikkatimizi çekti. Metinlerden hareketle anlam ve yapı olarak
birbirlerine çok benzediklerini tespit ettiğimiz bu kelimelerin tasviri bir incelemesini yaparak, bu
kelimelerde meydana gelen ses değişimlerini incelemeye çalıştık.
10 Elövset Zakiroğlu Abdullayev, “Azerbaycan - Moğol Dil İlişkileri”, TDAY-Belleten 1987, Türk Dil Kurumu Yay.,
Ankara, 1992, s.1
11 C. Asanalıoğlu, “Kıtay İzildöölöründögü Kırgız Tarıhı”, Kırgız Bilim Akademisi Arşivi, M 2, 1005.
12 Muhammed Hu Zhenhua, Keerkezıyu Jianzhı (Kırgızcaya Giris), Millet Yayınevi, Pekin, 1986. s. 2.
13 Gülsine Uzun, Doğu Türkistan Kırgızlarından Derlenmiş Metinler (Gramer-Metin-İndeks), Ege Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir, 2006.

Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca Ortak Kelimeler
Doğu Türkistan Kırgızlarından derlenen metinlerimizden tespit ettiğimiz Türkçe ve Moğolca
ortak kelimeleri karşılaştırmalı olarak şekil ve anlam açısından inceledik.
aça “bir şeyin çatallandığı yer; ikiye ayrılmış” KS/5,1/850, 3/42, 7/124. (~Mog. aç(an) “bir
ağacın ikiye ayrılmış dalı, çatallaşma, iki kola ayrılmış” MTS/11)
alıs “uzak, uzaklık” KS/27; DTKırg/14/293, 15/303, 5.1/265. (~Mog. alus “ara,aralık, mesafe,
uzak yer” MTS/54)
alıskı “uzak, uzaktaki” KS/27; DTKırg/14/35. (~Mog. aluski “uzak, uzaktaki” MTS/54)
aral “ada” KS/40; DTKırg/2/5.(~Mog. aral “ada, yarımada, vaha, çöl” MTS/77)
arañ “ancak, hemen, müşkülatla” KS/41; DTKırg/6/186.(~ Mog. aran~aray “pek az, oldukça az,
zar zor, güçlükle, ancak” MTS/77)
arça “ardıç, ardıç ağacı” KS/81; DTKırg/12/44. (~Mog. arça “ardıç, ardıç agacı” MTS/81)
arga “kuvvet, çeviklik, çaresazlık” KS/43; DTKırg/1/1297, 15/76. (~Mog. arga “araç, yol, vasıta,
vesile, çare, imkan” MTS/82)
argımak “cins, asil at” KS/43; DTKırg/1/846, 5.1/114, 13/325. (~ Mog. argamag “iyi yarışacak
veya binilecek at,saf kan at, soylu at” MTS/83)
asıra- “beslemek, terbiye etmek” KS/52; DTKırg/ 1/202, 1/502, 1/544. (~Mog. asara-
“esirgemek, merhamet etmek, bakmak, yetiştirmek, beslemek” MTS/90)
aska “yanaşılmaz, yüksek, kayalık dağ” KS/52; DTKırg/5.3/6. (~Mog. ash-a “şist, tabaka
halindeki kaya” MTS/92)
atan “enenmiş deve” KS/58; DTKırg/1/117, 2/56, 2/59. (~Mog. ata(n) “igdiş deve” MTS/92)
ayak “fincan, çanak” KS/62; DTKırg/6/47, 1/827. (~Mog. ayag-a(n) “bardak, çanak, tas, yemek
tabağı” MTS/37)
ayıl “avul, obalar yığınağı” KS/66; DTKırg/ 1/152, 1/158, 1/292. (~Mog. ayl “çadırlar topluluğu,
yerleşke, köy” MTS/33)
ayladuuluk “irfan marifet” DTKırg/1/327. (~Mog. ayladul “bilim, bilgi, anlayış, irfan, marifet”
MTS/33)
baatır “bahadır, kahraman, cesur” KS/76; DTKırg/1/100, 1/111, 1/119 (~Mog. bagatur “bahadır,
kahraman, cesur, yiğit” MTS/108)
baatırsın- “kendini bahadır saymak, kahramanlık taslamak” KS/76; DTKırg/4/35. (~Mog.
bagatursi- “bahadırlaşmak, yiğitçe davranmak” MTS/109)
baca “bacanak” KS/ 76; DTKırg/1/1357.(~Mog. baca “bacanak” MTS/149)
bayge “1.at yarısı; at yarıslarında verilen ödül” KS/101; DTKırg/ 1/709, 15/705. (~Mog. bay “bir
yarışmadaki ödül, nişan” MTS/115)
belek “hediye” KS/106; DTKırg/ 14/101, 14/103, 14/106. (~Mog. beleg “armağan, hediye”
MTS/156)
bosogo “kapı çerçevesi, eşik” KS/133; DTKırg/ 13/197, 15/84, 15/369. (~Mog. bosug-a “eşik,
kapı eşiği” MTS/196)
boto~botoy “bir yaşında olan deve yavrusu, süt emen deve yavrusu” KS/133; DTKırg/ 12/83,
7/36, 7/93. (~Mog. botugu(n) “bir yaşındaki yavru deve, deve yavrusu” MTS/197)
1840 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
bödönö “bıldırcın” KS/136; DTKırg/ 1/669, 5.3/81. (~Mog. büdüne “bıldırcın”MTS/233)
bökön “iri bir nevi karaca” KS/137; DTKırg/ 3/40. (~Mog.böküng “antilop, ceylan, ahu”
MTS/204)
bürküt “karakuş” KS/156; DTKırg/ 15/317, 15/377, 15/48. (~Mog. bürgüd “kartal, altın kartal”
MTS/239)
ceerde “kızıl, al” KS/197; DTKırg/12/23, 15/220, 15/489. (~Mog. cegerde “kızıl, kırmızı, kızıl
kahverengi” MTS/1612)
ceyren “ceylan” KS/206; DTKırg/ 15/318. (~Mog. ceger-e(n)“antilop,ceylan” MTS/1612)
cosun “nizam, kaide” KS/225; DTKırg/14/542. (~Mog. yosun “genel kabul görmüş kanun,
gelenek, töre, örf, yasa” MTS/695)
çara “büyük çanak” KS/252; DTKırg/ 1/1144. (~Mog. çara “geniş ve yayvan metal tabak, büyük
tahta kase” MTS/265)
çeçen “beliğ, söz ustası” KS/258; DTKırg/ 1/1207, 1/1239, 5.2/74. (~Mog. çeçen
seçen “akıllı,
ağırbaşlı, zeki, aydın” MTS/1056)
çıda- “tahammül etmek, katlanmak, dayanmak” KS/264; DTKırg/ 7/168, 1/582, 1/499. (~Mog.
çida- “yetmek, dayanmak, yapabilmek” MTS/282)
çılbır “yular, dizgin” KS/267; DTKırg/ 5.3/9, 7/4. (~Mog. çilbugur “dizgin, hayvanı bağlama ipi”
MTS/292)
çıray “yüzün çizgileri, yüzün güzelliği” KS/271; DTKırg/1/1237. (~Mog. çiray “yüz, çehre, dış
görünüş, cilt” MTS/305)
çider “atı kösteklemek için kullanılan kayış köstek” KS/274; DTKırg/ 15/128, 15/132. (~Mog.
çidür “bukağı, at bukağısı, ayak prangası” MTS/285)
çokmor “topuz, ucunda top bulunan değnek, sopa” KS/278; DTKırg/ 1/764, 10/49, 10/50. (~Mog.
çokigur “tokmak, tokaç, herhangi bir vurma aleti” MTS/314)
erke “sımarık, nazlı, alışmış” KS/338; DTKırg/ 1/19, 1/692, 1/733. (~Mog. erke “inatçı, istekli,
kaprisli, şımarık” MTS/523)
esen “salimen, mesut” KS/340; DTKırg/ 12/8, 12/90. (~Mog. esen “sağlıklı, sağlığı iyi, rahat,
huzur” MTS/530)
ınak “yakın dost” KS/353; DTKırg/ 14/186, 14/190 (~Mog. inag “sevgili, çok sevilen, seven,
arkadaş, yoldaş” MTS/654)
imer- “etrafını çevirmek, döndürmek” KS/368; DTKırg/ 6/134. (~Mog. imer- “parmakların
arasında bükmek, kıvırmak veya çevirmek” MTS/654)
irme- “göz kırpmak, göz yummak” KS/371; DTKırg/ 1/870. (~Mog. irme- “göz açıp kapamak,
göz kırpmak” MTS/662)
kabırga “kaburga” KS/379; DTKırg/ 13/31, 12/112, 13/29. (~Mog. habirg-a(n) “kaburga kemiği,
böğür” MTS/1384)
kan “han, hükümdar” KS/396; DTKırg/ 14/335. (~Mog. han “han, kral, bey” MTS/1429)
karagan “bir çeşit kısa ve dikenli çalı” KS/404; DTKırg/ 15/92, 15/94. (~Mog. haragan-a “kara
çalı, kıraç yerlerde yetişen kara kabuklu, set, dikenli ve küçük kozalaklı bitki” MTS/1439)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1841
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
karak~karek “gözbebeği, göz” KS/408; DTKırg/ 15/435, 15/143, 15/139. (~Mog. harag-a(n)
“görüş, görme, görüntü”MTS/1438)
karañgı “karanlık, zulmet” KS/406; DTKırg/ 1/602, 3/9, 6/100. (~Mog. harangguy “karanlık,
koyuluk, alaca karanlık” MTS/1442)
karçıga “atmaca” KS/408; DTKırg/ 1/1182, 14/11, 14/51. (~Mog. harçagay “şahin, doğan”
MTS/1444)
karool “bekçilik, karakol; nişangah” KS/411; DTKırg/ 6/57. (~Mog. haragul “karakol, gözcü,
nöbetçi” MTS/1439)
ker “koyu doru (at donu)” KS/440; DTKırg/ 15/232, 15/425, 5.5/4. (~Mog. keger “kestane rengi,
kır (at)” MTS/706)
keşik “talih” KS/444; DTKırg/ 5.1/58. (~Mog. kesig “iyi şans veya iyi talih” MTS/733)
kökül “kahkül, şakaklara sarkan küçük örgüler, perçem” KS/499; DTKırg/ 15/328, 15/774,
15/778. (~Mog. kekül~kökül “uzun saç, kakül, saç örgüsü” MTS/767)
köşögö “perde” KS/509; DTKırg/ 14/505. (~Mog. kösige(n) “perde” MTS/780.
kuda~kudaa “dünür” KS/515; DTKırg/ 14/307, 14/15, 14/17. (~Mog. huda “dünür” MTS/1511)
kudagıy “gelin ve damadın anneleri ve onların yaslı kadın akrabaları” KS/516; DTKırg/ 14/467,
14/471. (~Mog. huduguy “gelin ve güveyinin babaları” MTS/1513)
kuduk “kuyu” KS/516; DTKırg/ 1/296. (~Mog. huddug “kuyu” MTS/1513)
küröñ “koyu al (at donu)” KS/541; DTKırg/ 7/14, 7/2. (~Mog. küreng “kızıl, (koyu) kahverengi”
MTS/798)
makta- “övmek, methetmek” KS/550; DTKırg/ 7/119, 7/151, 7/61. (~Mog. magta- “methetmek,
övmek” MTS/812)
mañday “alın” KS/552; DTKırg/ 3/43, 5.3/48, 7/36. (~Mog. manglay “alın; sef, baskan”
MTS/823)
maral “ceylan”, DTKırg/2/6, 7/123. (~Mog. maral “maral, ceylan” MTS/826)
mergen “tüfekle avlanan kimse, nişancı” KS/563; DTKırg/ 1/1362, 5.3/20, 5.3/21. (~Mog. mergen
“iyi nişancı; bilge” MTS/839)
nokto “yular” KS/585; DTKırg/ 15/706. (~Mog. nogtu “yular” MTS/918)
ogo “gayet, pek” KS/587; DTKırg/ 6/167. (~Mog. ogu “çok, fazla, en çok” MTS/942)
ordo “hanın karargâhı, belli başlı bir adamın muhteşem obası” KS/598; DTKırg/ 1/1226, 14/226,
14/230. (~Mog. ordu(n) “hükümdarın yaşadığı yer, saray, kamp, çadır” MTS/964)
orun “yer, mahal, ordu” KS/601; DTKırg/ 1/423, 1/754. (~Mog. orun “yer, bölge, mahal”
MTS/973)
ös- “büyümek” KS/616; DTKırg/ 13/116, 13/59, 14/224. (~Mog. ös- “büyümek, çoğalmak,
artmak” MTS/1005)
saadak “sadak, okluk”, KS/626; DTKırg/ 9/96. (~Mog. sagadag “kubur, ok kuburu, tirkeş”
MTS/1020)
saamal “henüz tahammur etmeyen taze kımız” KS/627; DTKırg/ 1/1332. (~Mog. sagamal
“sağmal, süt veren” MTS/1021)
1842 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
saba I “içinde kımız yapılan büyük deri tulum” KS/627; DTKırg/ 5.3/22. (~Mog. saba “kap,
herhangi bir kap, kapkacak” MTS/1015)
saba- II “dövmek, pataklamak, kamçı çalmak” KS/627; DTKırg/ 9/88, 9/84, 9/79. (~Mog. saba-
“çarpmak, bir şeyi bir şeye atmak, fırlatmak veya vurmak” MTS/1015)
salkın “serinlik, serin” KS/633; DTKırg/ 8/98. (~Mog. salki(n) “yel, rüzgar” MTS/1034)
say “nehrin yatağı” KS/640; DTKırg/ 15/149, 15/193, 15/197. (~Mog. sayr “kuru dere yatağı”
MTS/1027)
sokur “kör” KS/658; DTKırg/ 1/1135, 1/1235, 1/1245. (~Mog. sohur “kör, görmeyen” MTS/1132)
solokoy “solak” KS/659; DTKırg/ 5.2/61, 5.4/91. (~Mog. solugay “sol, sol taraf veya sol el, solak”
MTS/1125)
sura- “1. sormak, rica etmek 2. idare etmek, hükmünü yürütmek” KS/668; DTKırg/ 1/233.
(~Mog. sura- “sormak, sorguya çekmek” MTS/1144)
sülöösün “vaşak” KS/671; DTKırg/ 5.1/282. (~Mog. silügüsü(n) “kara kulak, vaşak” MTS/1098)
şıltoo “bahane, sebep” KS/686; DTKırg/ 1/519. (~Mog. siltag “bahane, gerekçe, sebep”
MTS/1096)
şor “tuzlak yer, çorak” KS/691; DTKırg/ 5.7/18. (~Mog. şor “tuzlu, az tuzlu, bataklık, çorak yer”
MTS/1169)
şumkar “sungur (kuş)” KS/692; DTKırg/ 1/735, 1/90, 14/337. (~Mog. singhur “şahin, doğan”
MTS/1104)
taka “nal” KS/697; DTKırg/ 12/7, 12/89, 12/9. (~Mog. tah-a “nal” MTS/1217)
takım “dizin iç yanı” KS/698; DTKırg/ 7/141. (~Mog. takim “eklem, diz ekleminin ardındaki
boşluk” MTS/1191)
tameke “tütün” KS/704; DTKırg/ 5.4/67. (~Mog. tamaki(n) “tütün, sigara” MTS/1196)
tara- “her tarafa dağılmak, yayılmak” KS/709; DTKırg/ 6/154. (~Mog. tara- “dagılmak,
saçılmak,ayrılmak” MTS/1203)
tokto- “durmak, kesilmek, dinmek” KS/743; DTKırg/ 1/1371, 6/111, 6/191. (~Mog. togta-
“durmak, dinmek, istirahat etmek” MTS/1257)
tolto “bıçağı sapına pekiten halkacık yahut tokacık” KS/745; DTKırg/ 1/549, 5.1/234, 5.1/30.
(~Mog. toltu “ sap, bakır ya da demir kakma veya kabartmalarıyla süslü bıçak sapı, kılıç kını” MTS/1268)
tulga “sacayak” KS/759; DTKırg/ 3/70. (~Mog. tulg-a(n) “dört ayağı, iki veya daha çok çemberi
olan ve üzerine tava, tencere, çaydanlık konulan alet, sacayağı” MTS/1296)
turumtay “doğan” KS/762; DTKırg/ 15/463, 5.5/13, 5.5/14 (~Mog. torumtay “erkek doğan”
MTS/1277)
tümön “hesapsız, gayet çok, on bin” KS/770; DTKırg/ 14/60. (~Mog. tüme(n) “on bin, yığın,
çokluk; sonsuz büyüklükte” MTS/1315)
uloo “umumi bir mükellefiyet olmak üzere, yolculara verilen binek veya yük hayvanı” KS/352;
DTKırg/ 1/351. (~Mog. ulag-a(n) “ulak atları, yedek atlar” MTS/1340)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1843
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
DOĞU TÜRKİSTAN KIRGIZ TÜRKÇESİNDE YER ALAN TÜRKÇE VE MOĞOLCA ORTAK
KELİMELERDEKİ SES OLAYLARI
Ünlü Değişmeleri
Ünlü değişmeleri bazı değişmeler hariç genellikle söz içinde meydana gelmektedir.
Ünlü Kalınlaşması
/-i-/> /-ı-/
çıda- “tahammül etmek, katlanmak, dayanmak” DTKırg/ 7/168, 1/582, 1/499. (
Mog. çida-
“yetmek, dayanmak, yapabilmek” MTS/282)
çılbır “yular, dizgin” DTKırg/ 5.3/9, 7/4. (
Mog. çilbugur “dizgin, hayvanı bağlama ipi
MTS/292)
çıray “yüzün çizgileri, yüzün güzelliği” DTKırg/ 1/1237. (
Mog. çiray “yüz, çehre, dış görünüş,
cilt” MTS/305)
ınak “yakın dost” DTKırg/ 14/186, 14/190. (
Mog. inag “sevgili, çok sevilen, seven, arkadaş,
yoldaş” MTS/654)
kabırga “kaburga” DTKırg/ 13/31, 12/112, 13/29. (~Mog. habirg-a(n) “kaburga kemiği, böğür”
MTS/1384)
takım “dizin iç yanı” DTKırg/ 7/141. (~Mog. takim “eklem, diz ekleminin ardındaki boşluk”
MTS/1191)
Ünlü Düzleşmesi
/-u-/ > /-ı-/
Üç örnekte rastlanmıştır.
alıs “uzak, uzaklık” DTKırg/ 14/293, 15/303, 5.1/265. (~Mog. alus “ara,aralık, mesafe, uzak
yer” MTS/54)
baatır “bahadır, kahraman, cesur” DTKırg/ 1/100, 1/111, 1/119 (~Mog. bagatur “bahadır,
kahraman, cesur, yiğit” MTS/108)
çılbır “yular, dizgin” DTKırg/ 5.3/9, 7/4. (~Mog. çilbugur “dizgin, hayvanı bağlama ipi”
MTS/292)
Ünlü Yuvarlaklaşması
Kırgız Türkçesinde düz ünlülerin yuvarlaklaşması sıkça karşılaşılan bir ünlü değişmesidir. Sadece
Türkçe kelimelerde değil alıntı kelimelerde de bu değişim gözlenmektedir. Kelimelerin Moğolca
kullanımındaki düz ünlülerin de Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde yuvarlaklaştığı görülmektedir.
/-e-/ > /-ö-/
kökül “kahkül, şakaklara sarkan küçük örgüler, perçem” DTKırg/ 15/328, 15/774, 15/778.
(~Mog. kekül<kökül “uzun saç, kakül, saç örgüsü” MTS/767)
köşögö “perde” DTKırg/ 14/505. (~Mog. kösige(n) “perde” MTS/780.
küröñ “koyu al (at donu)” DTKırg/ 7/14, 7/2. (~Mog. küreng “kızıl, (koyu) kahverengi”
MTS/798)
tümön “hesapsız, gayet çok, on bin” DTKırg/ 14/60. (~Mog. tüme(n) “on bin, yığın, çokluk;
sonsuz büyüklükte” MTS/1315)
1844 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
/-i-/ > /-u-/
Fazla örneği yoktur.
şumkar “sungur (kuş)” DTKırg/ 1/735, 1/90, 14/337. (~Mog. singhur “şahin, doğan” MTS/1104)
Ünlü Daralması
/-a-/ > /-ı-/
argımak “cins, asil at” DTKırg/1/846, 5.1/114, 13/325. (~ Mog. argamag “iyi yarışacak veya
binilecek at,saf kan at, soylu at” MTS/83)
asıra- “beslemek, terbiye etmek” DTKırg/ 1/202, 1/502, 1/544. (~Mog. asara- “esirgemek,
merhamet etmek, bakmak, yetiştirmek, beslemek” MTS/90)
karçıga “atmaca” DTKırg/ 1/1182, 14/11, 14/51. (~Mog. harçagay “şahin, doğan” MTS/1444)
/-o-/ > /-u-/
Fazla örneği bulunmamaktadır.
turumtay “doğan” DTKırg/ 15/463, 5.5/13, 5.5/14 (~Mog. torumtay “erkek doğan” MTS/1277)
Ünlü Genişlemesi
/-i/ > /-e/
Fazla örneği bulunmamaktadır.
tameke “tütün” DTKırg/ 5.4/67. (~Mog. tamaki(n) “tütün, sigara” MTS/1196)
/-u/ > /-o/
nokto “yular” DTKırg/ 15/706. (~Mog. nogtu “yular” MTS/918)
ogo “gayet, pek” DTKırg/ 6/167. (~Mog. ogu “çok, fazla, en çok” MTS/942)
ordo “hanın karargahı, belli başlı bir adamın muhteşem obası” DTKırg/ 1/1226, 14/226, 14/230.
(~ Mog. ordu(n) “hükümdarın yaşadığı yer, saray, kamp, çadır” MTS/964)
solokoy “solak” DTKırg/ 5.2/61, 5.4/91. (~Mog. solugay “sol, sol taraf veya sol el, solak”
MTS/1125)
tolto “bıçağı sapına pekiten halkacık yahut tokacık” DTKırg/ 1/549, 5.1/234, 5.1/30. (~Mog. toltu
“ sap, bakır ya da demir kakma veya kabartmalarıyla süslü bıçak sapı, kılıç kını” MTS/1268)
bosogo “kapı çerçevesi, eşik” DTKırg/ 13/197, 15/84, 15/369. (~Mog. bosug-a “eşik, kapı eşiği”
MTS/196)
boto~botoy “bir yaşında olan deve yavrusu, süt emen deve yavrusu” DTKırg/ 12/83, 7/36, 7/93.
(~Mog. botugu(n) “bir yaşındaki yavru deve, deve yavrusu” MTS/197)
/-ü-/ > /-ö-/
sülöösün “vaşak” DTKırg/ 5.1/282. (~Mog. silügüsü(n) “kara kulak, vaşak” MTS/1098)
bödönö “bıldırcın” DTKırg/ 1/669, 5.3/81. (~Mog. büdüne “bıldırcın”MTS/233)
bökön “iri bir nevi karaca” DTKırg/ 3/40. (~Mog.böküng “antilop, ceylan, ahu” MTS/204)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1845
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
Ünsüz Değişmeleri
Süreklileşme
Eski Türkçe ve Moğolca kelimelerde üç sesten ya da iki sesten oluşan ses gruplarında iki ünlü
arasında yer alan /ġ/ art damak ünsüzü ile /g/ ön damak ünsüzünün süreklileşmesiyle genel Kırgız
Türkçesinde uzunluk meydana gelmektedir14.
N.Poppe, Eski Moğolcada iki ünlü arasında bulunan /g/ ve /ġ/ ünsüzlerinin Orta Moğolca
döneminde düşürüldüğünü, Yeni Moğolcada ise bu ünsüzlerin bulunduğu vokallerin bir uzun vokal
halinde büzüştüğünü belirtir (örn. ula < aula < aġula “dağ”)15.
Kelimelerin Moğolca kullanımında iki ünlü arasında ve son sesteki arka damak /ġ/ ünsüzünün
sızıcılaşıp düşmesi olayı, DTKırg. Türkçesindeki kelimelerde ikincil uzunluklar olarak karşımız çıkar.
baatır “bahadır, kahraman, cesur” DTKırg/1/100, 1/111, 1/119 (~Mog. bagatur “bahadır,
kahraman, cesur, yiğit” MTS/108)
saadak “sadak, okluk” DTKırg/ 9/96. (~Mog. sagadag “kubur, ok kuburu, tirkeş” MTS/1020)
saamal “henüz tahammur etmeyen taze kımız” DTKırg/ 1/1332. (~Mog. sagamal “sağmal, süt
veren” MTS/1021)
karool “bekçilik, karakol; nişangah” DTKırg/ 6/57. (~Mog. haragul “karakol, gözcü, nöbetçi”
MTS/1439)
uloo “umumi bir mükellefiyet olmak üzere, yolculara verilen binek veya yük hayvanı” DTKırg/
1/351. (~Mog. ulag-a(n) “ulak atları, yedek atlar” MTS/1340)
şıltoo “bahane, sebep” DTKırg/ 1/519. (~Mog. siltag “bahane, gerekçe, sebep” MTS/1096)
Moğolcadaki iki ünlü arasındaki ön damak /g/ ünsüzünün düşmesiyle yine DTKırg. Türkçesinde
ikincil uzunluk oluşur:
ker “koyu doru (at donu)” DTKırg/ 15/232, 15/425, 5.5/4. (~Mog. keger “kestane rengi, kır (at)”
MTS/706)
ceerde “kızıl, al” DTKırg/12/23, 15/220, 15/489. (~Mog. cegerde “kızıl, kırmızı, kızıl
kahverengi” MTS/1612)
Süreksizleşme
Kelimelerin ortasında veya sonunda yer alan bazı ünsüzler ya tonlu ya da tonsuz karşılıklarına
dönüşerek Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde değişime uğramıştır.
/h-/>/k-/; /-h-/>/-k-/
Ön damak /k/ ünsüzü DTKırg. Türkçesinde varlığını korurken bu kelimelerin Moğolca
kullanımında arka damak /h/ ünsüzünün damaksılaşarak /k/ ünsüzüne dönüştüğü görülmektedir. Bu
durum, DTKırg. Türkçesine Arapça ve Farsçadan geçmiş kelimelerde de kendini göstermektedir.
aska “yanaşılmaz, yüksek, kayalık dağ” DTKırg/5.3/6. (~Mog. ash-a “şist, tabaka halindeki kaya”
MTS/92)
kabırga “kaburga” DTKırg/ 13/31, 12/112, 13/29. (~Mog. habirg-a(n) “kaburga kemiği, böğür”
MTS/1384)
14 Hülya Kasapoğlu Çengel, Kırgız Türkçesi Grameri Ses ve Şekil Bilgisi, Ankara, 2005, s. 45; Mustafa Öner,
Bugünkü Kıpçak Türkçesi, Ankara, 1998, s. 6.
15 N. Poppe, Moğol Yazı Dilinin Grameri, (Çev.: Günay Karaağaç), İzmir, 1992, s.1-3.
1846 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
kan “han, hükümdar” DTKırg/ 14/335. (~Mog. han “han, kral, bey” MTS/1429)
karak~karek “gözbebeği, göz” DTKırg/ 15/435, 15/143, 15/139. (~Mog. harag-a(n) “görüş,
görme, görüntü”MTS/1438)
karañgı “karanlık, zulmet” DTKırg/ 1/602, 3/9, 6/100. (~Mog. harangguy “karanlık, koyuluk,
alaca karanlık” MTS/1442)
karçıga “atmaca” DTKırg/ 1/1182, 14/11, 14/51. (~Mog. harçagay “şahin, doğan” MTS/1444)
karool “bekçilik, karakol; nişangah” DTKırg/ 6/57. (~Mog. haragul “karakol, gözcü, nöbetçi”
MTS/1439)
kuda~kudaa “dünür” DTKırg/ 14/307, 14/15, 14/17. (~Mog. huda “dünür” MTS/1511)
kuduk “kuyu” DTKırg/ 1/296. (~Mog. huddug “kuyu” MTS/1513)
taka “nal” DTKırg/ 12/7, 12/89, 12/9. (~Mog. tah-a “nal” MTS/1217)
Tonsuzlaşma
/-g-/>/-k-/; /-g/>/-k/
Söz içindeki ve söz sonundaki ön damak /g/ ünsüzü tonsuzlaşarak DTKırg. Türkçesinde /k/
ünsüzüne dönüşmektedir:
keşik “talih” DTKırg/ 5.1/58. (~Mog. kesig “iyi şans veya iyi talih” MTS/733)
belek “hediye” DTKırg/ 14/101, 14/103, 14/106. (~Mog. beleg “armağan, hediye” MTS/156)
bürküt “karakuş” DTKırg/ 15/317, 15/377, 15/48. (~Mog. bürgüd “kartal, altın kartal” MTS/239)
/-g-/>/-k-/; /-g/>/k-/
Söz içindeki ve söz sonundaki arka damak /g/ ünsüzü DTKırg. Türkçesinde /k/ ünsüzüne
dönüşmektedir:
argımak “cins, asil at” DTKırg/1/846, 5.1/114, 13/325. (~ Mog. argamag “iyi yarışacak veya
binilecek at,saf kan at, soylu at” MTS/83)
ayak “fincan, çanak” DTKırg/6/47, 1/827. (~Mog. ayag-a(n) “bardak, çanak, tas, yemek tabağı”
MTS/37)
ınak “yakın dost” DTKırg/ 14/186, 14/190. (~Mog. inag “sevgili, çok sevilen, seven, arkadaş,
yoldaş” MTS/654)
karak~karek “gözbebeği, göz” DTKırg/ 15/435, 15/143, 15/139. (~Mog. harag-a(n) “görüş,
görme, görüntü”MTS/1438)
kuduk “kuyu” DTKırg/ 1/296. (~Mog. huddug “kuyu” MTS/1513)
makta- “övmek, methetmek” DTKırg/ 7/119, 7/151, 7/61. (~Mog. magta- “methetmek, övmek”
MTS/812)
nokto “yular” DTKırg/ 15/706. (~Mog. nogtu “yular” MTS/918)
saadak “sadak, okluk” DTKırg/ 9/96. (~Mog. sagadag “kubur, ok kuburu, tirkeş” MTS/1020)
solokoy “solak” KS/659; DTKırg/ 5.2/61, 5.4/91. (~Mog. solugay “sol, sol taraf veya sol el, solak”
MTS/1125)
tokto- “durmak, kesilmek, dinmek” DTKırg/ 1/1371, 6/111, 6/191. (~Mog. togta- “durmak,
dinmek, istirahat etmek” MTS/1257)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1847
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
/-d/ > /-t/
Fazla örnek bulunmamaktadır.
bürküt “karakuş” DTKırg/ 15/317, 15/377, 15/48. (~Mog. bürgüd “kartal, altın kartal” MTS/239)
Diğer Ses Değişmeleri
/s-/ > /ş-/; /-s-/ > /-ş-/
Kelimelerin Moğolca kullanımında genellikle /i/ ünlüsünden önce yer alan /s/ ünsüzünün Doğu
Türkistan Kırgız Türkçesinde /ş/ ünsüzüne dönüştüğü görülmektedir.
şıltoo “bahane, sebep” DTKırg/ 1/519. (~Mog. siltag “bahane, gerekçe, sebep” MTS/1096)
şumkar “sungur (kuş)” DTKırg/ 1/735, 1/90, 14/337. (~Mog. singhur “şahin, doğan” MTS/1104)
keşik “talih” DTKırg/ 5.1/58. (~Mog. kesig “iyi şans veya iyi talih” MTS/733)
köşögö “perde” DTKırg/ 14/505. (~Mog. kösige(n) “perde” MTS/780.
Ortak Kelimelerin Türkçe Eklerle Kullanımı
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Moğolca ile ortak olan kelimelerde yapım ve ç
ekimeklerinin
damak uyumuna girdiği görülmektedir. Kalın sıralı kelimelere uygun kalın sıralı ekler, ince sıralı
kelimelere ise uygun ince sıralı ekler gelmiştir.
alıstık “uzaklık”; botoluu “yavrulu deve”; çıdamsızdık., “sabırsızlık, tahammülsüzlük”; erkele-
“sımartmak, nazlandırmak”; erkelet- “sımartmak”; erkeletüü “nazlandırma”; erkelik “sımarıklık”;
esendik “esenlik, sağlık”; imeril- “dönmek”; kabırgaluu “kaburgaları gelismis olan”; baatırlık
“bahadırlık, kahramanlık”; karañgılık “karanlık”; kudala- “evlenmek, dünür olmak”; kudalas- “dünür
olmak”; maktan- “övünmek”; maktoo “övgü, övme”; ordoluu “oba sahibi, çok çocuk sahibi olan”;
orundas- “yerlesmek”; orunduu “yerinde olan, makul”; toktot- “durdurmak”; mergendik “avcılık”; östür-
“büyütmek, yetistirmek”; suroo “sorgu, sorusturma”.
SONUÇ
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinden derlenen metinlerde tespit edilen Moğolca ve Türkçe ortak
kelimelerin Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde bir takım ses değişimlerine uğradığı görülmektedir.
Örneklerin azlık ve sıklık derecesine göre bazı değişimlerin düzenli olduğunu düşünsek de (örneğin Doğu
Türkistan Kırgız Türkçesine Arapçadan ve Farsçadan geçen alıntı kelimelerde de sıklıkla karşılaştığımız
/h/ sesinin /k/ sesine dönüştüğü gibi Moğolca ile ortak olan kelimelerdeki /h/ sesinin de /k/ sesine
dönüşmesi; /g/ > /k/ değişimi; /e/ > /ö/ ünlü genişlemesi; /u/ > /o/ ünlü yuvarlaklaşması vs.) bu ses
olaylarının düzenli değişimler olduğu konusunda kesin bir sonuç çıkarmanın doğru olmayacağı
görüşündeyiz. Ama söz varlığı açısından Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde ve Moğolcada anlam ve
yapı olarak bir çok müşterek kelime olduğunu görmekteyiz. Ancak bu kelimelerin hangi dilden diğerine
geçtiği hususu başka bir çalışmanın konusudur.
KISALTMALAR
DTKırg. : Doğu Türkistan Kırgız
KS : Kırgız Sözlüğü
Moğ. : Moğolca
MTS : Moğolca Türkçe Sözlük
Tk. : Türkçe
1848 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
KAYNAKÇA
ABDULLAYEV Elövset Zakiroğlu, “Azerbaycan-Moğol Dil İlişkileri”, TDAY-Belleten 1987, Türk Dil
Kurumu Yay., Ankara, 1992, s. 1.
AHSIKENDİ Seyfettin, İzleçeniya iz “Macmu’atü’t Tavarih” perev. Vved.ikomm., V.A. Romadika-
Materialı fonda rukopisey İns. Lit. İ İskusstva NAN RK, inv, Nu: 5254.
ASANALIOĞLU C., “Kıtay İzildöölöründögü Kırgız Tarıhı”, Kırgız Bilim Akademisi Arşivi, M 2, 1005.
ÇENGEL Hülya Kasapoğlu, Kırgız Türkçesi Grameri Ses ve Şekil Bilgisi, Akçağ Yayınları, Ankara,
2005.
GÜL Bülent, “Moğol Atasözleri”, Türkbilig-Türkoloji Araştırmaları, Hacettepe Üniversitesi Yay.,
Ankara, 2003.
GÜLENSOY Tuncer, “Moğolların Gizli Tarihi ve Altan Topçi’nin Türk Dili ve Kültür Tarihi Açısından
Değerlendirilmesi”, TDAY - Belleten 1986, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1988, s. 26.
KARAAĞAÇ Günay, Moğolca Türkçe Sözlük (Ferdinand, D. Lesssing, Mongolian-English Dictionary,
Bloomington, 1995’in çevirisi) Cilt I-II, TDK, Ankara, 2003.
LİGETİ L., “Kırgız Kavim İsminin Menşei”, Türkiyat Mecmuası, C. 1, İstanbul, 1925, s. 235-236
MALOV S. E., Pamyatniki Drevnetyurskoy Pismennosti, Moskva-Leningrad 1951, s. 417.
MORGAN David, The Mongols, Blackwell Puplishing, 1990.
ÖNER Mustafa, Bugünkü Kıpçak Türkçesi, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1998.
PETROV K. İ., “K Etnologii Termina ‘Kırgız’”, SE, No: 2, Moskva 1964, s. 81, 94.
POPPE Nicholas, Moğol Yazı Dilinin Grameri, (Çev.: Günay Karaağaç), Ege Üniversitesi Basımevi,
İzmir, 1992.
TEMİR Ahmet, “Moğolca ile Türkçe İlişkileri”, TDAY-Belleten 1989, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara,
1994, s. 295.
TUNA Osman Nedim, “Osmanlıcada Moğolca Ödünçleme Kelimeler”, Türkiyat Mecmuası, Cilt 17,
İstanbul, 1972, s. 209.
UZUN Gülsine, Doğu Türkistan Kırgızlarından Derlenmiş Metinler (Gramer-Metin-İndeks), Ege
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir, 2006.
YUDAHİN K.K., Kırgız Sözlüğü, (Çev.: Abdullah Taymas), C. I-II, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara, 1988.
ZHENHUA Muhammed Hu, Keerkezıyu Jianzhı (Kırgızcaya Giriş), Millet Yayınevi, Pekin, 1986.

TÜRKÇE ve MOĞOLCADA ÇEKİM EDATLARINDAN ÖNCE GELEN İSİM ve ZAMİRLERİN ALDIĞI HÂL EKLERİ*

TÜRKÇE ve MOĞOLCADA ÇEKİM EDATLARINDAN ÖNCE GELEN İSİM ve ZAMİRLERİN ALDIĞI HÂL EKLERİ*
Yrd. Doç. Dr. Yavuz KARTALLIOĞLU**

ÖZ: Türkçe ve Moğolca morfolojik bakımdan büyük benzerliklere sahiptir; bu dillerde isimler ve zamirler kendilerinden sonra gelen çekim edatlarına genellikle hâl eklerinden birisini alarak bağlanmaktadır. Bu makalede iki dildeki isim ve zamirlerin “önce (ömnö), sonra (dara), için (tölöö), kadar (hürtel, çinee), göre (yosoor, daguu), gibi (met, şig), beri (turş), karşı (esreg), hakkında (tuhay, talaar), başka (busad, öör, gadna)” gibi çekim edatlarına bağlanırken aldıkları hâl ekleri araştırılmış; sonuç olarak Türkçe ve Moğolcada hem isimlere hem de zamirlere “önce (ömnö), gibi (met, şig), başka (busad, öör, gadna)” edatlarının aynı hâl ekleri ile bağlandıkları tespit edilmiştir. Bu hâl ekleri de birinci derecede ayrılma, ikinci derecede ilgi hâlidir.
Anahtar kelimeler: Türkçe, Moğolca, morfoloji, hâl ekleri, çekim edatları
Case Suffıxes Whıch Nouns and Pronouns Precedıng Postposıtıons Take in Turkısh and Mongolıan
ABSTRACT: Turkish and Mongolian langaues have many similarities on the basis of morphology. In these languages, nouns and pronouns are attached to the following post-positions by taking one of the case suffixes. In this article case sufixes which nouns and pronouns take when attached to the postpositions such as “before ‘önce (ömnö)’, after ‘sonra (dara)’, for ‘için (tölöö)’, until ‘kadar (hürtel, çinee)’, according to ‘göre (yosoor, daguu)’, like ‘gibi (met, şig)’, since ‘beri (turş)’, against ‘karşı (esreg)’, about ‘hakkında (tuhay, talaar)’, except for ‘başka (busad, öör, gadna)’” are studied. Through the study, it is observed that the postpositions like “before ‘önce (ömnö)’, like ‘gibi (met, şig)’, except for ‘başka (busad, öör, gadna)’” are attached to the both nouns and pronouns with the same case suffixes in Turkish and Mongolian. These case
* Bu makale 11-13 Mayıs 2005 tarihlerinde düzenlenen Gazi Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu’nda sunulan bildirinin genişletilmiş şeklidir.
** Abant İzzet Baysal Üni. Fen-Ed. Fak. TDE Böl. yavuzkartallioglu@gmail.com
TÜBAR-XXIII-/2008-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Yavuz KARTALLIOĞLU
132
suffixes function as in the form of the ablative case at the first hand and secondly in the function of the genetive case.
Key Words: Turkish, Mongolian, morphology, case suffixes, postpositions
Giriş
Türkçe ve Moğolca, özellikle morfoloji ve söz dizimi bakımından büyük benzerlikler göstermektedir. Her iki dilde de ortak yapım ve çekim ekleri bulunmaktadır. Bu dillerdeki isim çekim eklerinin içinde yer alan hâl ekleri, birkaçı dışında şekil olarak birbirlerine benzememektedir. İ-simler ve zamirler, her iki dilde de fiillere ve edatlara bağlanırken çoğu zaman hâl eklerinden birini alır.
İki dilde de edat konusunda farklı yaklaşımlar vardır. Burada ince-lenecek olan edatlar, Türkçede genellikle “çekim edatları” diye nitelendi-rilen kelimelerdir. Bu makalede Türkçe ve Moğolcada isim ve zamirlerin çekim edatlarına bağlanırken aldıkları hâl ekleri karşılaştırılarak araların-daki benzerlik ve farklılıklar tespit edilmeye çalışılacaktır.
Türkçede edatlar, getirildikleri isim cinsinden kelimelerin ya yalın biçimlerinden yahut da yönelme, ayrılma, ilgi ve vasıta hâli gibi isim çekim ekleri ile genişletilmiş biçimlerinden sonra gelir (Korkmaz, 2003 : §829). Moğolcadaki isim ve zamirler de edatlara bağlanırken yalın hâlde bulunur veya ilgi, yönelme-bulunma, ayrılma, ilgi ve birliktelik hâli ekle-rinden birini alır (Tserenpil, 2001 : 282-296).
Türkçe ve Moğolcada isim ve zamirler, edatlara bağlanırken şu hâllerde bulunur:
TÜRKÇE MOĞOLCA
yalın hâl : Ø1 yalın hâl : Ø
yönelme hâli : +A yönelme-bulunma hâli: +d, +t
ayrılma hâli : +DAn ayrılma hâli : +AAs
ilgi hâli : +(n)In ilgi hâli : +iyn, +iy, +ı, +ın
vasıta hâli : +lA birliktelik hâli : +tAy
Yukarıda görüldüğü gibi her iki dilde de isim ve zamirler aynı fonksiyona sahip hâl eklerini alarak çekim edatlarına bağlanır. Araların-daki fark fonksiyon bakımından değil, şekil bakımındandır. Yani Türkçe-de ayrılma hâli eki +DAn; Moğolcada ayrılma hâli eki +AAs’tır.
1 Ø işareti, yalın hâli ifade etmektedir.
TÜBAR-XXIII-/2008-Bahar/Türkçe ve Moğolcada Çekim Edatlarından Önce...
133
Türkçede, edatlara bağlanan isim ve zamirlerin aldığı hâl ekleri ile ilgili Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, şu bilgileri vermektedir: “Bu durum, edatların kalıplaşma safhasından önceki yapıları ile ilgilidir. Söz konusu kelimeler edatlaşmadan önceki aşamada ad ya da fiil olarak, eklendikleri kelimelerin hangi durumlarını istemişler ise, edatlaştıktan sonra da genel-likle aynı durumu sürdüregelmişlerdir” (Korkmaz, a.g.e. : §829). Moğol-cada, edatlara “ek kelimeler (suffix words)” de denmektedir ve bu dilde edatlar, isim kökenlidir. İsim ile edat arasına gelen hâl eki, genellikle ilgi hâlidir (Tserenpil, a.g.e. : 282). Türkçede ise isimler edatlara değişik hâl ekleri ile bağlanabilmektedir.
İsim ve zamirlerin edatlara bağlanma şekillerini inceleyen Zeynep Korkmaz, edatları istedikleri hâl ekleri bakımından şöyle sınıflandırmış-tır: “1. yalın durum isteyen edatlar 2. zamirlerden sonra ilgi durumu iste-yen edatlar 3. yönelme durumu isteyen edatlar 4. ayrılma hâli isteyen edatlar” (Korkmaz, a.g.e., §829). Fikret Turan “Eski Türkiye Türkçesin-deki Edatların Sentaktik ve Semantik Görünümü” adlı makalesinde edat-ları dört başlık altında incelemiştir: “1. Zamirlerin ilgi, isimlerin yalın hâli ile kullanılan edatlar 2. Yönelme hâli ile kullanılan edatlar 3. Ayrıl-ma hâli ile kullanılan edatlar 4. Yalın hâl ile kullanılan edatlar” (Turan, 1998 : 297-308).
İnceleme
Bu kısımda isim ve zamirlerin aşağıdaki 16 çekim edatına bağla-nırken aldıkları hâl ekleri değerlendirilecektir:
1. önce = ömnö
2. sonra = daraa
3. için = tölöö
4. (+A) kadar = hürtel
5. kadar = çinee
6. göre = yosoor, daguu
7. gibi = met, şig
8. beri = turş
9. karşı = esreg
10. hakkında = tuhay, talaar
11. başka = busad, öör, gadna
TÜBAR-XXIII-/2008-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Yavuz KARTALLIOĞLU
134
1. önce “ömnö”
Türkçedeki “önce” edatı, Moğolcada “ömnö” şeklindedir. Bu eda-tın, iki dildeki kullanımları şöyledir:
a. İsimlerden sonra:
a.1.1. Türkçe: Ø Moğolca: +ın
Bi end 1 sarın ömnö irsen.2
Ben buraya bir ay Ø önce geldim.
a.1.2. Türkçe:+DAn Moğolca: +AAs
Bi end 1-r saraas ömnö irsen.
Ben buraya Ocak’tan önce geldim.
Gişgeheesee ömnö zamaa har, esgeheesee ömnö edee üz.
Basmadan önce yoluna bak, kesmeden önce kumaşına bak.
Olohoosoo urid bayacihıg bodoc, Ooçihoosoo ömnö tsadahıg sanah.
Bulmadan önce zenginlemeyi düşünüp, tatmadan önce doy-mayı düşünmek.
a.1.3. Türkçe: +DAn Moğolca: +ın
Bi nöhriygöö hurlın ömnö harsangüy.
Ben karımı toplantıdan önce görmedim.
Nüühiyn ömnö belçeeree, Buuhın ömnö buuria
Göçmeden önce çayırını, yerleşmeden önce yerini (ayarla).
“Önce (ömnö)” edatı, Türkçe ve Moğolcada isimlerden sonra üç farklı durum arz etmektedir:
:
önce = ömnö                   1.                   2.                   3.
TÜRKÇE             yalın (Ø)        ayrılma (+DAn)     ayrılma (+DAn)
MOĞOLCA        ilgi (+In)         ayrılma (+AAs)      ilgi (+In)

Burada, “önce (ömnö)” edatı isimlere Türkçede daha çok ayrılma hâli ile; Moğolcada ise ilgi hâli ile bağlanmaktadır. Bu edatın üç kullanı-mından sadece birisinde benzerlik vardır.
2 Moğolca örneklerin alındığı eserler, kaynakçada topluca verilmiştir.
TÜBAR-XXIII-/2008-Bahar/Türkçe ve Moğolcada Çekim Edatlarından Önce...
135
b. Zamirlerden sonra:
b.1. Türkçe: +DAn Moğolca: +AAs
Ta tüünees ömnö yamar hüneer hiçeel zaalgac baysan?
Siz ondan önce kime ders veriyordunuz?
“Önce (ömnö)” edatı, her iki dilde de zamirlere ayrılma hâli eki ile bağlanmaktadır.
2. sonra “daraa”
Türkçedeki “sonra” edatı, Moğolcada “daraa” şeklindedir ve bu edatın iki dildeki kullanımları şöyledir:
a. İsimlerden sonra:
a.2.1. Türkçe: Ø Moğolca: +ın
Bat ciliyn daraa surguulia tögsönö.
Bat bir yıl Ø sonra okulunu bitirecek.
a.2.2. Türkçe: +DAn Moğolca: +ın
Ta hiçeeliyn daraa haaşaa yavah ve?
Sen dersten sonra nereye gideceksin?
Bid oroyn hoolnıhoo daraa salhind yavah durtay.
Biz öğle yemeğinden sonra yürüyüş yapmayı severiz.
“Sonra (daraa)” edatı, Türkçe ve Moğolcada isimlerden sonra iki farklı durum arz etmektedir:
sonra = daraa            1.                            2.
TÜRKÇE              yalın (Ø)           ayrılma (+DAn)
MOĞOLCA         ilgi (+In)             ilgi (+In)
“Sonra (daraa)” edatı, her iki dilde isimlere farklı hâl eki ile bağ-lanmaktadır.
b. Zamirlerden sonra:
b.1. Türkçe: +DAn Moğolca: +iy
Miniy daraa ter irsen.
Benden sonra o geldi.
Ene nomıg çiniy daraa Baasancav avsan.
Bu kitabı senden sonra Baasancav aldı.
TÜBAR-XXIII-/2008-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Yavuz KARTALLIOĞLU
136
“Sonra (daraa)” edatı Moğolcada, zamirlere ilgi hâli eki ile bağla-nırken, Türkçede ayrılma hâli eki ile bağlanır. “Sonra” edatı, iki dilde de hem isimlere hem de zamirlere benzer hâl ekleri ile bağlanmaz.
3. için “tölöö”
Türkçedeki “için” edatı, Moğolcada “tölöö” şeklindedir ve bu eda-tın iki dildeki kullanımları şöyledir:
a. İsimlerden Sonra:
a. 3.1 Türkçe: + Ø Moğolca: +ı
Dorc guay zaluu nasandaa eh ornıxoo tölöö bayldac yavsan.
Dorc Bey genç yaşta vatanı Ø için savaşmıştı.
“İçin (tölöö)” edatı, Türkçede isimlere yalın hâlde bağlanırken, Moğolcada ilgi hâli eki ile bağlanmaktadır.
b. Zamirlerden Sonra:
b. 3.1 Türkçe: +(n)In Moğolca: +iyn, +iy, +ı
Ter miniy tölöö bühniyg hiysen.
O benim için her şeyi yaptı.
Yesüs bidniy tölöö nas barsan.
İsa bizim için öldü.
Bi tanı tölöö bühiyg hiyne.
Ben senin için her şeyi yapacağım.
“İçin (tölöö)” edatı Türkçe ve Moğolcada zamirlere ilgi hâli eki ile bağlanmaktadır.
4. (+A) kadar “hürtel”
Türkçedeki “(+A) kadar” edatı, “yer, yön ve sınırlandırma” bildirir ve Moğolcada “hürtel” şeklindedir; bu edatın iki dildeki kullanımları şöyledir:
a. İsimlerden Sonra:
a. 4. Türkçe: +A Moğolca: Ø
Ter 12 sar Ø hürtel end bayna.
O, Aralık ayına kadar burada olacak.
Ulaanbaataraas Darhan Ø hürtel galt tergeer yavna.
Ulanbatur’dan Darhan’a kadar trenle gideceğiz.
TÜBAR-XXIII-/2008-Bahar/Türkçe ve Moğolcada Çekim Edatlarından Önce...
137
Dal Ø hürtel, Dalnı huudas gantsaar iddeggüy.
Yetmişe kadar, kürek kemiğinin eti tek başına yenmez.
“(+A) kadar (hürtel)” edatı, Türkçede isimlere yönelme eki ile bağ-lanırken; Moğolcada yalın hâlde bağlanır. Bu edat, Moğolcada zamirler-den sonra getirilmez.3
5. kadar “çinee”
Türkçedeki “kadar” edatı “benzerlik” bildirir ve Moğolcada “çinee” şeklindedir. Bu edatın iki dildeki kullanımları şöyledir:
a. İsimlerden Sonra:
a. 5. Türkçe: Ø Moğolca: +n, +nı
Tolgoyn çinee tom şiygua urgacee.
Kafa kadar büyük karpuz yetişmiş.
Humsnı çinee har tolbo.
Tırnak kadar kara leke.
“Kadar (çinee)” edatı, isimlere her iki dilde de farklı hâl ekleri ile bağlanır.
b. Zamirlerden Sonra:
b.5. Türkçe: +(n)In Moğolca: +iy
Terniy çinee davtaaguy yum.
Onun kadar çalışmadım.
“Kadar (çinee)” edatı, her iki dilde de zamirlere ilgi hâli eki ile bağlanmaktadır.
6. göre “yosoor”, “daguu”
Türkçedeki “göre” edatı, Moğolcada “yosoor” ve “daguu” şekille-rindedir ve bu edatın iki dildeki kullanımları şöyledir:
a. İsimlerden Sonra:
a. 6.1. Türkçe: +A Moğolca: Ø
Büh yum bidniy tölövlögöö Ø yosoor yavagdac bayna.
Her şey bizim plânımıza göre yapılıyor.
Ter şüühiyn togtool Ø yosoor büh möngöö avsan.
3 Bu edat zamirlerden sonra getirildiğinde bağlaç olarak kullanılır: Çi hürtel ingec bagaa yum uu? (Sen de mi böyle yapıyorsun?)
TÜBAR-XXIII-/2008-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Yavuz KARTALLIOĞLU
138
O, mahkemenin kararına göre bütün parasını aldı.
a. 6.2. Türkçe: +A Moğolca: +iyn
Ter Mongol helniy dürmiyn daguu yarihıg hiçeedeg.
O, Moğolcayı kurallarına göre konuşmaya çalışıyor.
“Göre (yosoor, daguu)” edatları her iki dilde de isimlere farklı hâl ekleri ile bağlanır.
b. Zamirlerden Sonra:
b. 6. Türkçe: +A Moğolca: +iy
Terniy daguu acillaaray.
Ona göre çalışın.
“Göre (yosoor, daguu)” edatları, her iki dilde hem isim hem de zamirlere farklı hâl ekleri ile bağlanmaktadır.
7. gibi “met”, “şig”
Türkçedeki “gibi” edatı, Moğolcada “met” ve “şig” şekillerindedir ve bu edatın iki dildeki kullanımları şöyledir:
a. İsimlerden Sonra:
a. 7.1. Türkçe: Ø Moğolca: Ø
Hoyor hün evtey bol tömör herem Ø met bat.
İki insan uyumlu olursa demir duvar Ø gibi sağlam olur.
Horin hün evgüy bol şavar herem Ø met hevreg.
Yirmi insan anlaşamazsa çamur duvar Ø gibi dayanıksız olurlar.
Luu Ø met ezend, Bars Ø met sayd biy.
Ejderha Ø gibi sahipte, Pars Ø gibi bakan var.
Bi bagş Ø şigee hün bolohıg hüsdeg.
Ben öğretmenim Ø gibi bir insan olmak istiyorum.
Arvan tavnı sar Ø şig, atar gazrın tsetseg Ø şig.
On beşindeki ay Ø gibi, bakir toprağın çiçeği Ø gibi.
Arslan Ø şig arhiraad, zuram Ø şig zugtah.
Arslan Ø gibi kükredikten sonra, sincap Ø gibi kaçmak.
Gaardag hün galzuu nohoy Ø şig, uurladag hün uurtay nohoy Ø şig.
TÜBAR-XXIII-/2008-Bahar/Türkçe ve Moğolcada Çekim Edatlarından Önce...
139
Küstah insan saldırgan köpek Ø gibi, sinirlenen insan kızgın kö-pek Ø gibi.
“Gibi (met, şig)” edatları, her iki dilde de isimlere eksiz, yani yalın hâl ile bağlanır.
b. Zamirlerden Sonra:
b. 7.1. Türkçe: +nIn Moğolca: +iy
Çiniyx şig.
Seninki gibi.
b. 7.2. Türkçe: +nIn Moğolca: Ø
Nad Ø şig zalhuu hün bayhgüy bayh.
Benim gibi tembel insan belki de yoktur.
“Gibi (met, şig)” edatı zamirlere bir örnekte Moğolcada yalın hâl4, Türkçede ilgi hâli eki ile bağlanırken; bir örnekte de aitlik ekinden önce gelen ilgi hâli eki ile bağlanır.
8. beri “turş”
Türkçedeki “beri” edatı, Moğolcada “turş” şeklindedir ve bu edatın iki dildeki kullanımları şöyledir:
İsimlerden Sonra:
8.1. Türkçe: +DAn Moğolca: +Iyn
Bi Mongold 2 ciliyn turş amidarç bayna.
Ben Moğolistan’da 2 yıldan beri yaşıyorum.
Bi tüüntey olon ciliyn turş hamt acillac baysan.
Ben onunla yıllardan beri beraber çalışıyorum.
“Beri (turş)” edatı, isimlere Türkçede ayrılma, Moğolcada ise ilgi hâli eki ile bağlanır.
9. karşı “esreg”
Türkçedeki “karşı” edatı, Moğolcada “esreg” şeklindedir ve bu edatın iki dildeki kullanımları şöyledir:
a. İsimlerden Sonra:
a. 9. Türkçe: +A Moğolca: +nı
4 “Şig” edatı, Moğolcada zamirlerden sonra yalın hâldeymiş gibi görünmektedir; fakat bu edat teklik şahıs zamirlerinin köklerinde bazı değişiklikler meydana getirir: bi > nad, çi > çamd, ter > tand. Diğer bir ifade ile teklik şahıs zamirleri, farklı kökler hâ-linde “şig” edatına bağlanır.
TÜBAR-XXIII-/2008-Bahar/Yrd. Doç. Dr. Yavuz KARTALLIOĞLU
140
Delhiyd hümüüs daynı esreg temtsec bayna.
Dünyada, insanlar savaşa karşı mücadele ediyor.
Bu edat, iki dilde de isimlere farklı hâl ekleri ile bağlanır.
b. Zamirlerden Sonra:
b. 9. Türkçe: +(n)In Moğolca: +iy
Çiniy esreg tald ter zogsoc bayna.
Senin karşında o duruyor. (Sana karşı dikiliyor.)
“Karşı (esreg)” edatı, zamirlere her iki dilde de ilgi hâli eki ile bağ-lanır.
10. hakkında “tuhay, talaar”
Türkçedeki “hakkında” edatı, Moğolcada “tuhay” ve “talaar” şekil-lerindedir. Bu edatın iki dildeki kullanımları şöyledir:
a. İsimlerden Sonra:
a. 10. Türkçe: Ø Moğolca: +ın
Bi mongolın tuhay nom ih sonirhdog.
Benim, Moğolistan Ø hakkında yazılmış kitaplar ilgimi çeker.
Bi Burhanı şaşnı talaar yuu ç medehgüy.
Ben, Budizm Ø hakkında hiç bir şey bilmiyorum.
Bu edat, isimlere Türkçede yalın hâl, Moğolcada ise ilgi hâli ile bağlanır.
b. Zamirlerden Sonra:
b. 10. Türkçe: +nIn Moğolca: +iy
Bi üüniy (ene) tuhay tüünees sonsson.
Ben şunun hakkında ondan (bir şeyler) duydum.
Bi tüüniy (ter) tuhay bodoc bayna.
Ben onun hakkında düşünüyorum.
“Hakkında (tuhay, talaar)” edatları, her iki dilde de zamirlere ilgi hâli eki ile bağlanır.
11. başka “busad”, “öör”, “gadna”
Türkçedeki “başka” edatı, Moğolcada “busad”, “öör” ve “gadna” şekillerindedir. Bu edatın iki dildeki kullanımları şöyledir:
a. İsimlerden Sonra:
a. 11. Türkçe: +DAn Moğolca: +AAs
TÜBAR-XXIII-/2008-Bahar/Türkçe ve Moğolcada Çekim Edatlarından Önce...
141
Nyam garigaas busad büh ödör bid acilladag.
Pazar gününden başka her gün biz çalışırız.
Nadad tögrögnöös öör möngö baygaa.
Bende tugrikten başka para var.
b. Zamirlerden Sonra:
b. 11. Türkçe: +DAn Moğolca: +AAs
Tanaas busad büh hün irçiheed bayna.
Senden başka herkes çoktan geldi.
Bidend üünees öör arga bayhgüy.
Bizim ondan başka metodumuz yok.
Tüünees gadna hed heden hün mongoloor yaridag.
Ondan başka birkaç insan Moğolca konuşur.
“Başka (busad, öör, gadna)” edatı, her iki dilde de hem isimlere hem de zamirlere ayrılma hâli eki ile bağlanır.
Sonuç
Her iki dilde, isimlerin çekim edatlarına bağlanırken aldığı hâl ek-leri bir tablo hâlinde şöyle gösterilebilir:

Bu tabloda, benzer hâl ekleri ile kullanılan çekim edatları italik olarak dizilmiştir. Burada 11 edattan 3’ü benzer hâl eki almış isimlerden sonra gelmektedir. Bu edatlar; önce (ömnö), gibi (met, şig), başka (busad, öör, gadna) edatlarıdır. Benzerlik oranı % 27’dir. Türkçede isimler çekim edatlarına bağlanırken daha çok “ayrılma” hâli ekini alır veya “ yalın” hâlde bulunur. Moğolcada ise hâkim hâl eki “ilgi” hâlidir.
ZAMİRLERİN ÇEKİM EDATLARINA BAĞLANIRKEN ALDIKLARI HÂL EKLERİ


Yukarıdaki tabloya göre Türkçe ve Moğolcada 9 çekim edatının 7’si zamirlere aynı hâl ekleri ile bağlanır. Bunlar; ömnö (önce), için (tölöö), (+A) kadar (hürtel), gibi (şig), karşı (esreg), hakkında (tuhay), başka (busad, öör, gadna) edatlarıdır. Zamirlerin çekim edatlarına bağla-nırken aldıkları hâl eklerinin benzerlik oranı % 77’dir. Türkçe ve Moğol-cada zamirler, çekim edatlarına bağlanırken en çok ilgi hâli ekini almak-tadır. İlgi hâli eki Moğolcada 8; Türkçede ise 6 çekim edatı ile kullanıl-maktadır. Bu iki dil arasında dikkat çeken diğer nokta ise zamirlerin çe-kim edatlarına bağlanırken ilgi hâli ekinden sonra en çok ayrılma hâli ekini almalarıdır. Moğolcada 2, Türkçede ise 3 çekim edatı ayrılma hâli eki almış zamirler ile kullanılır.
Türkçe ve Moğolcada hem isimlere hem de zamirlere “önce (ömnö), gibi (met, şig), başka (busad, öör, gadna)” edatları aynı hâl ekle-ri ile bağlanır. Bu edatlar, iki dilde şu hâl eklerini almış isim ve zamirler-den sonra gelir:

TÜRKÇE       MOĞOLCA           isimler                        zamirler
önce                 ömnö                   ayrılma                          ayrılma    ilgi                  
gibi                   met, şig                  yalın                           ilgi
başka        busad, öör, gadna        ayrılma                       ayrılma

Bu tabloda görüldüğü gibi Türkçe ve Moğolcada isimler ve zamir-lere aynı hâl ekleri ile bağlanan çekim edatları birinci derecede ayrılma, ikinci derecede ilgi hâlini alır. Türkçede “bunların birisi/bunlardan birisi” örneklerinde, bu iki hâl ekinin fonksiyonlarında yakınlık/benzerlik oldu-ğu görülmektedir.
KAYNAKLAR
BADAMDORC, D., (1997), Orçin Tsagiyn Mongol Helniy Utgasudlalın Ündes, Ulaanbaatar.
BAWDEN, C., (1997), Mongolian-English Dictionary, Great Britain.
BUYANTOGTOH, G., (1998), Mongol Hel Hyalbar Surah Devter, Ulaanbaatar.
HANGİN, G., (1986), A Modern Mongolian-English Dictionary, ABD.
KORKMAZ, Zeynep, (2003), Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), TDK, Ankara, §829.
ÖNÖRBAYAN, Ts., (1994), Orçin Tsagiyn Mongol Helniy Üg Züy, Ulaanbaatar.
TSERENPİL, D. KULLMANN, R., (1996), Mongolian Grammar, Hong Kong.
TURAN, Fikret, (1998), “Syntactic and Semantic Aspects of Postpositions in Old Anatolian Turkish”, Turcica, C. 30, s. 297-308.

SAHA TÜRKÇESİNDEKİ MOĞOLCA SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

SAHA TÜRKÇESİNDEKİ MOĞOLCA SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Fatih KİRİŞÇİOĞLU Yavuz KARTALLIOĞLU

Saha Türkçesi ,diğer Türk lehçelerinden çok farklı özellikler gösterdiği için kimi zaman
araştırmacılar tarafından neredeyse ayrı bir dil olarak bile gösterilmiştir. Bunun farklı
sebepleri vardır.Bu sebepleri ,
a- Bünyesinde pek çok arkaik özellik bulundurması,
b- Gelişimini diğer Türk lehçelerinden farklı şekilde sürdürmesi,
c- Kelime kadrosunda veya ek yapısında Moğolca ve Tunguzca unsurlara
rastlanması,
d- Önyargılar veya eksik araştırmalar şeklinde sıralayabiliriz .
Bu sebeplerin içinde bizi en fazla ilgilendiren husus Moğolca unsurlardır. Bu konu
üzerinde İlk önce O.Böhtlingk durmuş (Böhlingk 1851 : V,vd.) fakat, araştırmacıları bugüne
kadar en çok yanıltan Radloff olmuştur. Radloff, 1748 kelimeye dayanarak bunların %
32.5‘nun Türkçe , % 25.9’nun Moğolca kökenli olduğunu ileri sürmüş, % 41.6’sının ise
kökeninin tespit edilemediğini iddia etmiştir (Radloff 1908 : 2). Bu iddiasına karşılık Radloff,
istatistiğinde kullandığı kelimelerin hangi kelimeler olduğunu belirtmemiştir.Sleptsov ise,
VI.yüz yıldan itibaren Moğolca kelimelerin Saha Türkçesine girdiğini fakat, Saha Türkçesinin
kelime hazinesinin % 90’ının sistem olarak Türkçe olduğunu belirtmiştir (Sleptsov 1996 :
1041) . Sahacanın bir ağzı olan Dolgan lehçesinin kelime kadrosu üzerinde 5000 kelimeye
dayanılarak yapılan çalışmada Moğolca kelimelerin oranının % 3 (165) olduğu (Argunşah
1996 : 94) göz önüne alınırsa Radloff’un ne kadar yanıldığı ortaya çıkacaktır. Radloff’tan
sonra Ramstedt, Türkçe ve Moğolca fiil yapımı üzerinde durmuş fakat, müstakil eser
şeklinde konuyu en geniş anlatan Kaluzunski olmuştur.
Bu tebliğde bizim ele aldığımız ve hareket noktamızı belirlediğimiz eser, Stanislaw
Kaluzinski’nin Mongolische Elemente in der Jakutischen Sprache (Warszama 1961) başlıklı
çalışmasıdır. Biz bu eserin 97. ve 111. sayfaları arasında yer alan “Fiil Soyluların İnşası”
başlığı altında -cıgınaa-, -ciginee- ; -gınaa- , -kınaa- ; -ñnaa- , -ñnee- ; -kıraa- , -giree- ; -rğaa-
, -rgee- ; -lcıy- , -lciy- ; -lıy- , -liy- ; -rıy- , -riy- ; -sıy- , -siy- ; -tıy- , -tiy- ; -ğalcıy- , -gelciy- ;
2
-gıy-, -giy- olmak üzere on iki farklı eki incelemiş ve bunların aslında Moğolcadan geldiğini
ifâde etmiştir. Bu tebliğde, bu eklerden sonu –y ile biten yapıları daha sonra ele almak üzere
sonu uzun ünlülerle biten ekler üzerinde görüşlerimizi ortaya koymaya çalışacağız. Bu
eklerden –rğaa- ve –gire- eki üzerinde Talât Tekin durduğu ve bu eki Ana Altayca ortak bir ek
olarak gösterdiği için (Tekin 2003 :161,162) tebliğimizde bu ekleri ele almadık. Biz geriye
kalan üç fiil yapım ekini ele aldık. Kaluzunski’nin verdiği Sahaca ve Moğolca örnekleri
kendi aldığı şekilde aşağıda verdik. Bunu verirken de Moğolca örnekler için Lessing, Bawden
ve Altangerel’in sözlüklerinden, Sahaca örnekler için ise, Pekarskiy ve Sleptsov’un
sözlüklerinden faydalanarak kelimelerin doğru verilip verilmediğini tespit ettik. Bu
sözlüklerin yanı sıra 2 ciltlik Moğolcanın Diyalektoloji Sözlüğü’nü taramamıza rağmen
Kaluzinski’nin verdiği örneklerin hiç birini bu sözlükte bulamadık. Eğer kelime doğru
verildiyse biz sadece tespitimizi parantez içinde verdik. Eğer örnekler veya mânâları yanlışsa,
bunları da köşeli parantez içinde vermeyi uygun gördük ve koyu dizdik. Eklerin yapısının
tartışıldığı kısımları en sona bıraktık.
-gınaa-, -kınaa- :
Kaluzinski’ye göre Moğolcadan alınan bu ek, taklidî fiiller yapar. Sahacada da buna
benzer bir fonksiyonu vardır. Sahacada yapılmış fiillerin büyük bir kısmı Moğolcadan
doğrudan alınmıştır (Kaluzinski 1961 :100).
Sa. çaŋkınaa-, çıŋkınaa-, çoŋkunaa-, çuŋkunaa- “tınlamak, çınlamak; takırdamak,
şakırdamak“ (Pekarskiy 1945 : 198) ; M. çaŋgina- “çınlamak, yankılanmak“ (Lessing 2003 :
264)
Sa. çuukunaa- “gıcırdamak; dişlerini gıcırdatmak“, çuugunaa- “saat çalmak“ [çugunaa
= çogunaa- “çınlamak, nahoş sesler çıkarmak“, çu “sözü kesmek için kullanılan bir
nida” Pekarskiy 1945 : 239]; Halh. tsuugına-, tsuugi- “küfretmek, lânet okumak“ [ M.
çuugi- “dedikodu yapmak“ ,Lessing 2003 : 330]
Sa. kiŋinee-, kiŋiney-, kınınay- “çağlamak, inlemek, uğuldamak“, kiŋkinee-
“çatırdayarak vurmak“, kıŋkına- “çıngırağı çekmek, zili çalmak, köŋkünee-, kuŋkunaa-,
küŋkünee- “soğuk almak“ [kiŋinee- = kinginee- “çatırdamak“, kiŋkniiy- “homurdanmak“
kinginey- “mırıldanmak, söylenmak, homurdanmak“, Pekarskiy 1945 :524]; Bur.
geŋgine-, ķaŋgina- “hışırdamak“, Ord. giŋgana-, M. giŋgina-, güŋgine- “bağırıp çağırmak“
[M. giŋgine- “mırıldanmak, ulumak, zırıldamak 613]
Sa. kuugunaa- “gürlemek, gümlemek, uğuldamak, inlemek“ [kuugunaa- “gürültü,
şamata etmek“,Pekarskiy 1945 : 575]; Kalm. ġuukın- < *ķuukinamak “vızıldamak“, Bur.
3
ġuugina- “mırıldamak“ [M. huuginamak = huugimak “uğuldamak, vızıldamak Lessing
2003 : 1531]
Sa. saaġınaa-, saaŋına-, sııgınaa-, suuŋınaa- “mırıldanmak, vızıldamak, solumak“[
saaġınaa- “vızıldamak, vızlamak; fışırdamak, horuldamak; sarsılıp burulmak“ ,
Sleptsov 1972 : 304]; Bur. şııgana-, Kalm. şııgın- “çatırdamak, hırlamak“ [Bur. şiygana-
“tıslamak“ Bawden 1997 : 541]
Sa. suugunaa-, suukunaa- “ağlamak, inlemek, uğuldamak; çatırdamak, kıtırdamak“
[suugunaa- “gürültü çıkarmak, hışıldamak, hışırdamak, cızırdamak“, Sleptsov 1972 :
346 ]; Halh. şuugına- “hışırdamak, vızıldamak“, Kalm. şuugın- “vızıldamak, gürültü etmek“,
Ord. şuugina- (M. şuuginamak “gürlemek, kükremek“ Bawden 1997 : 550)
Sa. taŋkınaa-, toŋkunaa-, tüŋkünee- “homurdanmak, mırıldanmak“,[taŋkınaa-
“şiddetli ses çıkarmak“, Sleptsov 1972 : 374] ; Bur. dwŋgine- “vızıldamak“; Halh.
dwŋgıne-, Kalm. düŋgne- “şakırdamak, cıvıldamak“, Ord. daŋgina- (M.daŋgina-) [M.
daŋgina- “zil çalmak“ Bawden 1997 : 122; ses çıkarmak, çınlamak Lessing 2003 : 366]
Kaluzunski’nin atıf yaptığı araştırmacılardan Ramstedt, eki Moğolca (kangina- “zil
çalmak“ , Altangerel 2001 : 287) olarak göstermiş ve -gina ekini –gi + -na şeklinde tahlil
etmiştir (Ramstedt 1912 : 66). Fakat, bu tahlilindeki ekler ve işlevleri hakkında bilgi
vermemektedir.
N. Poppe, -gına ekini isimden fiil yapan ekler içinde göstermiş ve şu örnekleri
vermiştir :
kaŋgina- “gürültü yapmak“ , giŋgine- “inlemek, sızlamak“ (Poppe 1964 : 87).
Ts. Önörbayan’da -gina ekinin isimden fiil yaptığı belirtilmekte (Önörbayan 1994 :
43) ve şu örnekler verilmektedir :
hangina- “zil çalmak“ (Altangerel 2001 : 287)
gongino- “sızlanmak“ < Orta M. ġonġġani- (Lessing 2003 : 574)
sengene- “ötmek, uğuldamak“ (Lessing 2003 : 1067)
tsangina- “çınlamak, yankılanmak“ (Lessing 2003 : 264)
L. Bold’da bu ek yoktur (Bold 1986).
Haritanov, önce Moğolcada buna benzer bir yapı bulunduğunu belirtmiş( Haritanov
1954 : 185,186),daha sonra ekin yapısı hakkında iki görüş bulunduğunu kendisinin ikinci
görüşü benimsediğini ifâde etmiştir.Bu görüşler şunlardır :
I- -kınaa < -kın (is.fi)-aa-(fi.fi.) Burada –kın- ekinin –kır- ekinin bir varyantı olduğunu
belirtmiştir.
II -kınaa- < -kı (fi.fi.)-naa-(fi.fi.)
4
-gınaa- < -gı-naa- Burada ise –kı (-gı) ekinin eski bir fi.fi.yapım eki olarak
Moğolcaya girmiş olduğunu belirtmiş,-naa ekinin ise –laa ekinin bir varyantı olduğunu ve iki
fonksiyonu bulunduğunu ifâde etmiştir. Bu fonksiyonlar geçişsiz fiil yapmak ve
hareketin devamlılığını ve sürekliliğini kuvvetlendirmektir (Haritanov 1960 : 127,128).
Kaluzunski bu ek için yedi örnek vermiştir. Bu örneklerin beşinin, Saha
Türkçesinde anlamı ya değişiktir ya da farklı anlamları vardır. Moğolca beş örnekte de
anlam sapması tespit edilmiştir.
-gına- eki Moğolcada kısa ünlülü, Saha Türkçesinde ise –gınaa- şeklinde uzun
ünlülüdür. Kaluzunski, bu konuda da bir yorum yapmamaktadır.
Örneklerin neredeyse tamamı kelime kelime benzemektedir.Yani, eklerin
Moğolcadan alındığını düşünsek bile ,ek alınması değil kelime alınması söz konusudur.
Ekin yapısı üzerinde geniş bir şekilde Haritanov durmuştur.Haritonov’un
desteklediği 2.görüş doğru kabul edilse bile, Haritanov ekin Moğolcaya geçtiğini ifâde
etmiştir. Bize göre ise, 1. görüş daha mantıklıdır fakat, 1.unsur olarak gösterilen gın-
(kın-) fi.fi. yapım eki değil, Türkçedeki kıl- fiilinin Sahaca karşılığı olan gın- ( kın-)
fiilidir. Nitekim Pekarskiy de bu fiilin ses yansımalı kelimelerde kullanıldığını belirtmiş
ve top gına sillie “Düşen tükürüğü taklit eden sesi çıkarmak,tükürmek” örneğini
vermiştir (Pekarsiy 1945 : 303). İkinci unsur –aa- ise , fi.fi. yapım ekidir ve fiilere
süreklilik anlamı katar (tık-a-, tut-a-,bük-e-,sor-a-) (Ergin 1983 : 214, Hacıeminoğlu
1991 : 95,96).Diğer bir husus , ekin Haritanov’un belirttiği gibi birinci unsuru olan kınyapısının
kır- ile bağlantılı olduğunu düşünürsek ki, kır- eki Türkçede çok yaygın
olarak kullanılmaktadır (Zülfikar 1995 : 110-113,151)
-çıgınaa-, -cıgınaa- :
Kaluzinski’ye göre bu ek, taklidî fiillere hizmet eder ve Moğolcadan alınmıştır. Ekin
Sahacada, Moğolcadaki anlamına yakın bir anlamı vardır. Bu ek, -çıgına < -çı + -gına
şeklinde tahlil edilmiştir (Kaluzunski 1961 : 97)
Sa. arcıgınaa- “hırlamak, hırıldamak, mırıldamak“ (arcıgınaa- = ırcıgınaamak
“hırlamak“, Pekarskiy 1945 : 30); Bur. arcagana-, jarcagana- “dişlerini göstermek (hayvanlar
hakkında)” [Moğolca sözlüklerde bulunamadı]
Sa. barçıgınaa- “hırıldamak, hırıl hırıl soluk almak“ [barçıgınaa- = batçıgınaa- =
borçugunaa- “horuldamak“, Pekarskiy 1945 : 67]; M. borcigina- ~ [burçigina5
“kızdırılmak, öfkelendirilmek“ Lessing 2003 : 221)] < bur “fokur fokur” (Lessing 2003 :
220)
Sa. çarçıgınaa- “gevezelik etmek, saçmalamak, takırdamak“ [çarçıgınaa- =
çırçıgınaa- = çatçıgınaa- “kuru yapraklara yağmur damlasının düşmesi ile ses
çıkarmak; büyük görünmek; çatırdamak “,Pekarskiy 1945 : 200 ]; M. çarçaġa (“ağustos
böceği, karınca” Lessing 2003 : 266)
Sa. xarçıgınaa- “hırıldamak“ [ xarçıgınaa- “horlamak,horlamaya benzer ses
çıkarmak, Pekaskiy 1945 339]; M. ķarçigina- = (harcigina- “gıcırdamak, çatırtı yapmak“
Lessing 2003 : 1452) < har (“ovma sesi, gıcır” Lessing 2003 : 1436)
Sa. kirçiginee- “fokur fokur kaynamak; gıcırdamak, takırdamak“ [kirçiginee- =
kırçıgınaa- = kirçiginee- “ağzı açmadan ses çıkarmak; homurdanmak (ayı); mırlamak
(kedi)”, Pekarskiy 1945 : 525]; Kalm. kirdcŋne- “dişlerini gıcırdatmak“, Bur. gerşegene-,
Halh. gurtşıgna- (örnek bulunamadı)
Sa. sarcıgınaa- “çağlamak, inlemak, uğuldamak“ [sarcıgınaa- = sırcıgınaa-
“hışıldamak; kıvılcım, ateş saçmak“, krş. Sırcıgınaa-, sırcannaa-, sırcınınaa-
“çatırdamak, fışırdamak, kaynamak“, Sleptsov 1972 : 317]; (M. sarçigina-
“gıcırdamak,hışırdamak“ Lessing 2003 :1049); sar “damlama sesi, çıtır” Lessing 2003 :1047)
Ramstedt’te –çığınaa- eki yoktur. Ramstedt, Moğolcadaki –gina ekinden bahsettikten
sonra gunşigina- örneğini vermiş (Ramstedt 1912: 67), fakat –çı morfeminin işlevi hakkında
bilgi vermemiştir.
N. Poppe, -çiġina, -çigine ekini ünlemlerden fiil türeten yapım eki olarak göstermiş ve
şu örnekleri vermiştir:
tar > tarçiġina- “takırdamak, çatırdamak“
şar > şarçiġina- “şakırdamak, hışırdamak“. Poppe, ekin yapısı üzerinde bir görüş
belirtmemiştir( Poppe, 1964 : 86).
L. Bold‘da ve Ts. Önörbayan’da –çıgınaa- eki yoktur.
Haritanov, önce bu ekteki –cı- yapısının ses yansımalı kökü daha da belirginleştirmek
için kullanıldığını belirtmiş (arcıgınaa- “öfkeli bir şekilde kükremek”, barcıgınaa- “kuvvetli
bir şekilde bağırmak”) ve ekin Buryat Moğolcasında –şagana, -şegene, -şogono şeklinde
Moğol yazı dilinde ise –çigina şeklinde olduğunu ifâde etmiştir (Haritanov 1954 : 187). Daha
sonra ise, ekteki –c sesinin yanlış bölünme sonucunda eke dahil edildiğini farklı örneklerle
(barc-ı-gınaa- / bard-ırgaa-, -harc-ı-gınaa-/ -hard-ırgaa-) ispat etmeye çalışmıştır (Haritanov
1960 : 133,134)
6
Kaluzunski, bu ek için yedi örnek vermiştir. Bu örneklerden Sahaca örneklerin
beşi, Moğolca örneklerin de iki tanesi hatalı veya eksiktir.
Çağdaş Moğolcanın gramerlerinde bu ek yoktur.
Bize göre de ekteki –cı unsuru ekin yapısını pekiştirmektedir veya yanlış hece
bölünmesi sonucunda ortaya çıkmıştır.
-ŋnaa-, -nnee- :
Kaluzinski’ye göre bu ek, Sahacada kendisini tekrarlayan bir hareketi gösterir. Bu ek,
tamamen Moğolcadan alınmıştır (Kaluzinski 1961 :104).
Sa. toŋxoŋnoo-, “eğilmek, büzülmek“ (Sleptsov 1972 : 390) ; Halh. toŋgagana-
“yükselmek“, M. toŋgoyi- “kendini aşağı eğmek“ (Lessing, 1272) , Sa. toŋxoy- “eğilmek“
Sa. tarbaŋna- “kendini şişirmek“, (Bugünkü Sahacada yoktur, fakat krş. tarbalcıgas
“şişen, şişmiş, kabarmış”, tarbas gın- “şişmak, kabarmak“, Sleptsov 1972 : 376). ; Halh.
darwagna- “biraz açılarak hareket etmek, dudaklarını oynatmak“, Halh. darwee-
(<*darbayimak) “açılmak“, Sa. tarbay- (< M.) “ölçüyü kaçırmak“ [M. darbaymak
“genişlemak, ağzı açık olmak“ Lessing 2003 : 369]
Sa. sırbaŋna- “yelpazelemek“, [sırbaŋnaa- “kuyruğunu sallamak, sebatsızlık
göstermak“ Pekarskiy 1945 : 321; sırbaŋnat- “bir tarafını oynatmak, krş. sırbañ
“oynak, yerinde durmayan, Sleptsov 1972 : 361] Bur. şarbagana-, Ord. şirwaŋna-, (M.
şarbagana- “hışırdamak, çıtırdamak“ Lessing 2003 : 1165) M. şirba-, Bur. şarba-, Halh.
şarwa-, Ord. şirwa-, Sa. sırbay- (<M.) [M. sirbey- = serbey- “dikilmek, dik olmak Lessing
2003 : 1069]
Sa. sekseŋne- “atla giderken sarsılmak“, (Sleptsov 1972 : 366); Kalm. seksŋne-
“sallanarak hareket etmek“, Halh. segsegne-, M. segsüyi-, Kalm. seksi-, Halh. segsii-, Sa.
seksey- (< M.) [M. segsüy- “her yana açık olmak, diken diken olmak Lessing 2003 : 1060]
Sa. ökçöŋnö- “eğmek, bükmek, kıvırmak“,(Sleptsov 1972 : 285); ( Bur. wgsegene-
“kendini bükmek“, Ord. ögtşi- “kendini tekrar doğrultmak“, Sa. ökçöy- (< M.) “sertçe
eğilmek, bükülmek“ (M.da yok.)
Sa. kuybaŋnaa- “kendini süslemek; germek“, [kuybaŋnaa- “sallamak, kırıtmak“,
kuybas “kasırga gibi bir şeyin etrafında dönme”, kuybax gın- “sallamak, oynatmak“
Pekarskiy 1945 : 574 ]; Halh. guywgana- “defalarca sallamak“, guyva- (<* ġuyiba-)
“sallamak“, Sa. kuybay- (< M.) “kendini burmak, dolamak“ (M.da yok.)
Sa. kedeŋnee- “kendini bükmek, eğmek, eğilmek“,(Pekarskiy 1945 : 469); Halh.
gedegne-, (M. gedegnemak = gediymak “geriye bükülmek“ ÇB, 107) Bur. gedegene-, Ord.
7
gedeŋne-, M. gedeji-, Bur. gedii- “kafasını dik tutmak“, Sa. kedey- (< M.) “içeri kıvır-“ (M.
gedeymak “geriye doğru bükmek, başını geriye atmak“ Lessing 2003 : 594)
Sa. kelteŋnee- “aksamak, topallayarak yürümek“, (kelteñnee = kelteñnie-
“topallamak, aksamak; eğilerek, bükülerek yürümek“, krş. kelteñ “topal, aksak”, Pekarskiy
1945 : 473,474) ; Bur. geltegene-, Halh. geltegne- “sallanmak, sendelemak“, M. kelteji-,
Halh., Bur. xeltii-, Ord. geltii-, Sa. keltey- (< M.)
Kaluzinski, eki bu eki –ŋnaa- < -ŋ-la- şeklinde göstermektedir. Bu tahlilde
morfemlerin işlevi gösterilmemiştir. Kaluzunski’nin atıf yaptığı Ramstedt’in eserinde ise ek
yıldız verilerek –ñ-la- şeklinde verilmiştir,örneği ve açıklaması yoktur (Ramstedt 1912 :
81).Ramstedt, *-ŋ-la ekini Moğolca-Türkçe ortak bir ek kabul ederken, Kaluzunski bu eki
Moğolcaya maletme eğilimindedir. Çünkü, Kaluzinski bu ekin tamamen Moğolcadan Saha
Türkçesine geçtiğini savunur (Kaluzinski 1961 :104).
N. Poppe ’de, -ŋnaa- eki yoktur.
Bold’da, -ŋnaa- eki yoktur.
Önörbayan’da –ŋnaa- eki yoktur.
Haritanov, eki ñnaa- ve nnaa- şeklinde vererek yapısının –ñ- ve -naa- şeklinde iki
parçalı olduğunu ,-ñ- ekinin fi.is (xoroy-“sertleşmek kalınlaşmak”, xoroñ “sert,kaba” ; kıbay-
“parlamak”, kılbañ “parlak” ) –naa- ekinin ise is.fi.yapma eki olduğunu ve bu ekin –laaekinin
varyantı olduğunu belirtir (Haritanov 1960 :157-160).
Kaluzunski bu ek için 8 örnek vermiştir. Bu örneklerden Sahaca iki, Moğolca üç
örnek yanlış veya eksiktir.
Yukarıdaki Moğolca gramerlere baktığımızda hiç birisinde –ŋlaa- şeklinde bir ek
yoktur. Ek fiilden isim yapan bir –n (-ŋ) ve isimden fiil yapan +la morfemlerinden
oluşuyorsa, bu eklerin Türkçede de var olduğunu da düşündüğümüzde Moğolca olması
için bir sebep yoktur.Kaluzunski, Ramstedt’in yıldızlı gösterdiği, hiç örnek vermeden
Moğolca-Türkçe gösterdiği eki doğrudan Moğolcaya mal etmiştir.
Moğolcadaki pek çok kelimede –nnaa- eki, -gna-, -gana- şeklinde karşımıza
çıkmaktadır. Kaluzunski bu duruma dikkat çekmemiştir.
Yukarıdaki eklerin hepsinin yansıma fiiller yapması,yansıma fiillerin ise her
millette hatta o milletin boyları arasında bile farklı anlamlara gelmesi , bir kısmının
köklerinin açıkça belli olmaması bir soru olarak karşımızda durmaktadır. Meselemiz ne
Clausen ve Doerfer gibi Altay teorisine karşı çıkarak Ana Türkçe daha eskiydi ve bu
ekler Türkçeden Moğolcaya geçmiştir demek ne de Kaluzunski gibi ön yargılarla
8
hareket etmektir. Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi bu ekler Sahacada yaygın bir
şekilde kullanılırken ,Çağdaş Moğolcada ya yoktur ya da işlek değildir.
Kısaltmalar
Bur. Moğolcanın Buryat lehçesi
Halh. Moğolcanın Halha lehçesi
M. Moğol yazı dili
Ord. Moğolcanın Oyrat lehçesi
Sa. Saha Türkçesi
Kaynaklar
ALTANGEREL, D., (2001). Orçin Tsagiyn MongolmakAngli Tol’ (Çağdaş Moğolcaİngilizce
Sözlük).
ARGUNŞAH, M. (1996). “Dolgancanın Kelime Hazinesi” ,Sibirya Toplantısı,İstanbul 1996
(Baskı :Sibirya Araştırmaları, İstanbul 1997)
BAWDEN, C.,( 1997). Mongolian-English Dictionary, New York.
BNMAU DAX’ MONGOL XELNİY NUTGİYN AYALGUUNI TOL’ BİÇİG (1988).
Komisyon,c.I, II, Ulaanbaatar.
BOLD, L., (1986). Orçin Tsagiyn Mongol Helniy Dagavar (Çağdaş Moğolcada Yapım
Ekleri), Ulaanbaatar.
BÖHTLINGK, OTTO, (1851). Über die Sprache der Jakuten, St.Petersburg.
ERGİN Muharrem, (1983). Türk Dil Bilgisi, İstanbul.
HACİEMİNOĞLU , Necmettin, (1991).Türk dilinde Yapı Bakımından Filer, Ankara
HARİTANOV, L.N., (1954). Tipi Glagolnoy osnovı v Yakutskom Yazıke, Moskva-
Leningrad.
HARİTANOV, L.N., (1960). Formı Glagol’nogo vida Yakutskom Yazıke, Moskva-
Leningrad.
KALUZUNSKİ, S.,(1961). Mongolische Elemente in der Jakutischen Sprache, Warszama.
LESSING, F., (2003). (çev. Günay KARAAĞAÇ ) Moğolca-Türkçe Sözlük,c.I,II, Ankara.
ÖNÖRBAYAN, Ts., (1994). Orçin Tsagiyn Mongol Helniy Üg Züy (Çağdaş Moğolcanın
Şekil/kelime Bilgisi), Ulaanbaatar.
PEKARSKİY, E.K.,(1945). Yakut Dili Sözlüğü, İstanbul.
POPPE, Nicholas (çev. Günay Karaağaç), (1992). Moğol Yazı Dilinin Grameri, İzmir.
9
RADLOFF, W.,(1908). Die Jakutische Sprache, St.Petersbourg.
RAMSTEDT, G., J., (1912). Verbstammbildungslehre Mongolische-Türkischen Sprachen,
Helsingfors.
SLEPTSOV, P.A., (1972). Yakutsko-Ruskiy Slovar’, Moskova.
SLEPTSOV, P.A., (1996). “Saxa Tılın Saydııtın Kediis Kemnere” 3.Uluslar Arası Türk Dil
Kurultayı,Ankara 1996 (baskı Ankara 1999, s.1041-1056)
TEKİN ,T., (2003). “On the structure of Altaic Echoic Verbs in {-KIrA}” Makaleler-I,
Altaistik, Ankara, s.149-162.
ZÜLFİKAR, H., (1995). Türkçede Ses Yansımalı Kelimeler, Ankara