DOĞU TÜRKİSTAN KIRGIZ TÜRKÇESİNDE YER ALAN
TÜRKÇE VE MOĞOLCA ORTAK KELİMELER ÜZERİNE -I
Gülsine UZUN∗
GİRİŞ
Kırgızlar ile Moğollar arasındaki münasebetler, Türklerin Çin’in kuzeyinde ve daha sonraları
doğuya doğru giden göç yolları sırasında yoğun biçimde yaşanmıştır.
Hatta MÖ’ki dönemlerde Moğol kavimleri ile birlikte Çin’e karşı mücadele etmişlerdir.
Bu iki topluluğun arasındaki münasebetleri anlatmadan önce Kırgız ve Moğol terimlerinin açıklamasını yapmak daha doğru olacaktır.
Birçok araştırmacıya göre Kırgızlar çok uzun zamandan beri kendi başına yaşayan bir halk olarak
adlandırılmaktadır. Buna destek olmak amacıyla da Manas Destanında geçen boy adları incelenmiş ve örneklerle açıklanmıştır. Manas’ın yanında yer alan kırk yiğidin her birinin aslında bir boy ismini temsil ettiği ve bunların bir araya gelerek Kırgız etnik teriminin oluşumuna neden olduğu belirtilmiştir.
Kırgızlarla birlikte adlandırılan bu kırk boy arasında Moğol boyları da bulunmaktadır.
Noguy veya Nogay ile Nayman, Argın, Tamyan, Yormatı, Katay, Borkıt Moğol olarak adlandırılmıştır.
Kırgız terimi ilk olarak Orhun-Yenisey yazıtlarında geçmektedir.
Bu yazıtlarda terim olarak Kırkız (qurquz) biçiminde yazılmıştır.
S. Malov “girk (kırk)” ve çokluk eki “z” ekini birleştirmekte ve diğer bir deyişle bunun “kırk
boy Kırgız” anlamına geldiğini ifade etmektedir1.
Ligeti’nin ifadesine göre Vambery, bu adın “kır” ile “gez” kelimelerinin birleşmesinden oluştuğunu ve “kır gezen” anlamına geldiğini; Radloff ise “kırk” ve “yüz” sayılarının birleşmiş şekli olduğunu belirtir2.
K. Petrov ise Kırgız etnoniminin “Kırgız” ve çoğul eki “z” çoğul ekinden oluşan kızıl manasındaki “kırıg” ya da “kırgu” sıfatından meydana geldiğini ifade etmiştir. Kırgız terimi yerin kırmızı renginden dolayı etnonim olarak ortaya çıkmıştır.
İlk zamanlar yer adı olarak kullanılan bu terim daha sonraları üzerinde yaşayan toplulukları ifade etmek için kullanılmıştır. Yani Kırgun bölgesinde yaşayanlar Kırgız olarak adlandırılmışlardır. Petrov bu fikrini desteklemek için de Hakas bölgesinde bulunan ve kırmızı renkteki coğrafi alanları örnek göstermektedir3. Fakat bu hipotez çoğu âlim tarafından kabul görmemiştir. Çünkü Hakas teriminin zaten Kırgız adının başka bir söyleniş tarzı olduğu ve coğrafi bir renkten dolayı bu ismin verilemeyeceği fikri ağır basmıştır.
Kırgızlarla ilgili ilk kayıtlar MÖ 201 yılına aittir. Bu kayıtlar genelde Çin yıllıklarıdır.
Kırgız etnik oluşumu içerisinde çok sayıda Kıpçak boyu yer almıştır. Bu etkileşim hem dil olarak hem de boy teşkilatı olarak etkileşimi sıklaştırmış ve Kırgızlar Kıpçakçanın etkisine girmişlerdir. Bu Kıpçak toplulukları Kırgızlar kadar olmasa da Moğol boylarını da etkilemiştir. Bu etkileşime yoğun biçimde maruz kalan Moğol boyları Türkleşmiştir.
Macmu’atü’t Tavarih adlı eserde Kırgız kabilelerinin teşekkülünde Moğol kabilelerinin de olduğu
görülmektedir.
XI-XIII. yüzyıllarda Kırgızların da oluşumunu tamamlayan Kıpçaklar Sayan-Altay bölgesinde konargöçer olarak yaşamaktaydılar.
Manas Destanında da bu bölge, Manas’ın doğduğu ve siyasi faaliyetlerde bulunduğu bölge olarak adlandırılmaktadır.
Bu dönemde Kırgızlar içerisinde yer alan Bahrin (Baarin) kabilesi Türkleşen Moğol kabilesidir.
Cengiz Han savaşlarda kazandığı toprakları oğullarına paylaştırınca Bahrinler, Çağataylılara katılmışlardır.
Orta Asya toplulukları bu dönemde genel olarak Moğol terimi yerine Mogul terimini kullanmışlardır. Bundan dolayı da tarihi ve coğrafi terim olan Moğolistan adı ortaya çıkmıştır.
XIV. Yüzyılın ortalarında Moğol boy ve kabilelerinin yerli kabileler tarafından Türkleştirilmesi ve Kırgızlarla arasında uyumu süreci sona ermiştir.
Macmu’atü’t Tavarih adlı eserde Moğol kabilelerinin Timur’a ve Kalmuklara karşı mücadele ettikleri yazılmaktadır. Mongollar Kırgızlar içinde büyük boylardan birisini oluşturmuşlardır. XVI. Yüzyıla kadar oluşan Kırgızların etnik birliğindeki boylar hakkındaki ilk bilgiler Macmu’atü’t Tavarih’te geçmektedir4.
1 S. E. Malov, Pamyatniki Drevnetyurskoy Pismennosti, Moskva-Leningrad, 1951, s. 417.
2 L. Ligeti, “Kırgız Kavim İsminin Menşei”,Türkiyat Mecmuası, C.1, İstanbul, 1925, s.235-236.
3 K. İ. Petrov, “K Etnologii Termina ‘Kırgız’”, SE, No: 2, Moskva 1964, s. 81, 94.
4 Seyfettin Ahsıkendi, İzleçeniya iz “Macmu’atü’t Tavarih” perev. Vved.ikomm., V.A. Romadika-Materialı fonda
rukopisey İns. Lit. İ İskusstva NAN RK, inv, Nu: 5254.
Gülsine UZUN∗
GİRİŞ
Kırgızlar ile Moğollar arasındaki münasebetler, Türklerin Çin’in kuzeyinde ve daha sonraları
doğuya doğru giden göç yolları sırasında yoğun biçimde yaşanmıştır.
Hatta MÖ’ki dönemlerde Moğol kavimleri ile birlikte Çin’e karşı mücadele etmişlerdir.
Bu iki topluluğun arasındaki münasebetleri anlatmadan önce Kırgız ve Moğol terimlerinin açıklamasını yapmak daha doğru olacaktır.
Birçok araştırmacıya göre Kırgızlar çok uzun zamandan beri kendi başına yaşayan bir halk olarak
adlandırılmaktadır. Buna destek olmak amacıyla da Manas Destanında geçen boy adları incelenmiş ve örneklerle açıklanmıştır. Manas’ın yanında yer alan kırk yiğidin her birinin aslında bir boy ismini temsil ettiği ve bunların bir araya gelerek Kırgız etnik teriminin oluşumuna neden olduğu belirtilmiştir.
Kırgızlarla birlikte adlandırılan bu kırk boy arasında Moğol boyları da bulunmaktadır.
Noguy veya Nogay ile Nayman, Argın, Tamyan, Yormatı, Katay, Borkıt Moğol olarak adlandırılmıştır.
Kırgız terimi ilk olarak Orhun-Yenisey yazıtlarında geçmektedir.
Bu yazıtlarda terim olarak Kırkız (qurquz) biçiminde yazılmıştır.
S. Malov “girk (kırk)” ve çokluk eki “z” ekini birleştirmekte ve diğer bir deyişle bunun “kırk
boy Kırgız” anlamına geldiğini ifade etmektedir1.
Ligeti’nin ifadesine göre Vambery, bu adın “kır” ile “gez” kelimelerinin birleşmesinden oluştuğunu ve “kır gezen” anlamına geldiğini; Radloff ise “kırk” ve “yüz” sayılarının birleşmiş şekli olduğunu belirtir2.
K. Petrov ise Kırgız etnoniminin “Kırgız” ve çoğul eki “z” çoğul ekinden oluşan kızıl manasındaki “kırıg” ya da “kırgu” sıfatından meydana geldiğini ifade etmiştir. Kırgız terimi yerin kırmızı renginden dolayı etnonim olarak ortaya çıkmıştır.
İlk zamanlar yer adı olarak kullanılan bu terim daha sonraları üzerinde yaşayan toplulukları ifade etmek için kullanılmıştır. Yani Kırgun bölgesinde yaşayanlar Kırgız olarak adlandırılmışlardır. Petrov bu fikrini desteklemek için de Hakas bölgesinde bulunan ve kırmızı renkteki coğrafi alanları örnek göstermektedir3. Fakat bu hipotez çoğu âlim tarafından kabul görmemiştir. Çünkü Hakas teriminin zaten Kırgız adının başka bir söyleniş tarzı olduğu ve coğrafi bir renkten dolayı bu ismin verilemeyeceği fikri ağır basmıştır.
Kırgızlarla ilgili ilk kayıtlar MÖ 201 yılına aittir. Bu kayıtlar genelde Çin yıllıklarıdır.
Kırgız etnik oluşumu içerisinde çok sayıda Kıpçak boyu yer almıştır. Bu etkileşim hem dil olarak hem de boy teşkilatı olarak etkileşimi sıklaştırmış ve Kırgızlar Kıpçakçanın etkisine girmişlerdir. Bu Kıpçak toplulukları Kırgızlar kadar olmasa da Moğol boylarını da etkilemiştir. Bu etkileşime yoğun biçimde maruz kalan Moğol boyları Türkleşmiştir.
Macmu’atü’t Tavarih adlı eserde Kırgız kabilelerinin teşekkülünde Moğol kabilelerinin de olduğu
görülmektedir.
XI-XIII. yüzyıllarda Kırgızların da oluşumunu tamamlayan Kıpçaklar Sayan-Altay bölgesinde konargöçer olarak yaşamaktaydılar.
Manas Destanında da bu bölge, Manas’ın doğduğu ve siyasi faaliyetlerde bulunduğu bölge olarak adlandırılmaktadır.
Bu dönemde Kırgızlar içerisinde yer alan Bahrin (Baarin) kabilesi Türkleşen Moğol kabilesidir.
Cengiz Han savaşlarda kazandığı toprakları oğullarına paylaştırınca Bahrinler, Çağataylılara katılmışlardır.
Orta Asya toplulukları bu dönemde genel olarak Moğol terimi yerine Mogul terimini kullanmışlardır. Bundan dolayı da tarihi ve coğrafi terim olan Moğolistan adı ortaya çıkmıştır.
XIV. Yüzyılın ortalarında Moğol boy ve kabilelerinin yerli kabileler tarafından Türkleştirilmesi ve Kırgızlarla arasında uyumu süreci sona ermiştir.
Macmu’atü’t Tavarih adlı eserde Moğol kabilelerinin Timur’a ve Kalmuklara karşı mücadele ettikleri yazılmaktadır. Mongollar Kırgızlar içinde büyük boylardan birisini oluşturmuşlardır. XVI. Yüzyıla kadar oluşan Kırgızların etnik birliğindeki boylar hakkındaki ilk bilgiler Macmu’atü’t Tavarih’te geçmektedir4.
1 S. E. Malov, Pamyatniki Drevnetyurskoy Pismennosti, Moskva-Leningrad, 1951, s. 417.
2 L. Ligeti, “Kırgız Kavim İsminin Menşei”,Türkiyat Mecmuası, C.1, İstanbul, 1925, s.235-236.
3 K. İ. Petrov, “K Etnologii Termina ‘Kırgız’”, SE, No: 2, Moskva 1964, s. 81, 94.
4 Seyfettin Ahsıkendi, İzleçeniya iz “Macmu’atü’t Tavarih” perev. Vved.ikomm., V.A. Romadika-Materialı fonda
rukopisey İns. Lit. İ İskusstva NAN RK, inv, Nu: 5254.
Moğol adı kaynaklarda ilk defa VII. yüzyılda
T’ang sülalesi resmi tarihleri Chiu T’ang-shu ve
Hsin T’ang-s-ftu’da geçmektedir.
Terim olarak “Meng-wu” ve “Mengwa” olarak ifade edilmiştir.
Bu adın devlet ve hanedan adı olarak kullanılması Cengiz Han zamanında, millet adı olarak kullanılması ise çok daha sonraları gerçekleşmiştir.
Arkeolojik kazılardan elde edilen bilgilerde MÖ 2000 yılından itibaren Moğollar Türk kabilelerinin doğusundaki topraklarda yaşamakta ve Tula Nehri sınır olarak kabul edilmekteydi.
Hunlardan itibaren Türkler ile Moğollar arasındaki münasebetler sıklaşmıştır.
Büyük Hun Devletinin yıkılmasıyla bu bölgedeki siyasi boşluk III-IV. yüzyıllarda Moğol asıllı Hsiyen-pi ve Juan-Juanlar tarafından doldurulmuştur.
VI. yüzyıldan itibaren de önce Köktürk daha sonra da Uygur hâkimiyetini kabul eden Moğollar daha sonraları Kırgız hâkimiyetine girmişler ve Türk kültürü ve geleneklerinden önemli ölçüde etkilenmişlerdir.
Kırgızlar ile Moğollar arasındaki münasebetlerin hızlanmasında İslamiyetin bu bölgede yayılmaya başlaması ve kültürel yaşayış tarzının birbirine benzemesi de etki etmiştir.
Kırgızlar ve Moğollar İslamiyetle tanışmadan önce kendi içlerinde büyük bir din özgürlüğü yaşamışlar ve diğer bütün dinlere hoşgörülü davranmaya çalışmışlardır.
Cengiz Han Yasasında da belirtildiği gibi hâkim oldukları bölgelerdeki diğer dinlere karşı olmamışlardır.
Kırgızlar genelde Gök tanrı inanç sistemi içerisinde Şamanizmi benimsemişlerdir.
Bunlar sulara, ağaçlara, tanrıya ve ruhlara kurban sunarak ibadet ediyorlardı.
Aynı geleneksel inanç sistemi Moğol topluluklarında da bulunmaktaydı.
Töre her iki topluluk için de vazgeçilmez bir unsur olmuştur.
Bu etkileşim Ortaçağda o kadar yoğun olarak yaşanmıştır ki Orta ve Batı Asya’da yaşayan ve çoğunlukla Türkçe ve Moğolca konuşan topluluklara Türk-Moğol denmiştir.
Örneğin 12. Yüzyılda Doğu Moğolistan’da Moğollar gibi yaşayan Tatarlar, Keraitler, Kuzeydeki
Merkitler, batıdaki Naymanlar, Kongiratlar (Onggirat), Öngütler ve Kırgızlar Türk-Moğol olarak
adlandırılmışlardır5.
Bütün bu siyasi, coğrafi ve kültürel etkileşimlerin yanında konuşulan dilde de benzerliklerin
olması olağandır. Moğollar tarihi seyir içerisinde Türklerle iç içe yaşamışlar ve aynı bozkır kültürünü
paylaşmışlardır. Moğolların dil, tarih, edebiyat ve folklorunun Türklerle bir paralellik arz ettiği
görülmektedir.
“Moğol Atasözleri” adlı çalışmasında, Türk ve Moğol atasözleri arasındaki ortaklıkları ele alan Bülent Gül, tarih boyunca aynı coğrafyada yaşamış, kültürel yönden birbirlerini etkilemiş olan Türkler ve Moğollar arasındaki ilişkiyi anlayabilmenin yollarından birinin de atasözlerini karşılaştırmak
olacağını dile getirmiştir6.
Ahmet Temir, Türk ve Moğol boyları arasında pek çok karışma ve kaynaşma olduğu gibi, bunların dillerinin de karışıp kaynaştığını ifade etmiştir.
Türkçeden Moğolcaya ve aynı şekilde Moğolcadan Türkçeye pek çok kelime geçtiğine ve bu iki dil arasındaki ortak unsurların çokluğuna dikkat çeken Temir, bu iki dil arasındaki yakınlık ve benzerliğin kelime alışverişini de kolaylaştırdığını belirtmiştir7.
Fakat bu kelimelerin hangi dile ait olduğu noktasında farklı görüşler ileri sürülmüştür.
Kimi araştırmacılar Türkçede görülen ve Moğolca olduğu düşünülen kelimelerin aslında Türkçe olduğunu ya da tam tersi olarak Moğolcada görülen ve Türkçe oldukları düşünülen kelimelerin de
Moğolcaya ait olduğunu öne sürmüşlerdir.
Cengiz Han öncesinde de Türklerle komşu olan Moğolların karşılıklı kelime alışverişi yaptıklarını belirten Tuncer Gülensoy, bu alışverişte Türk dilinin Moğolcaya göre daha aktif olduğunu
ileri sürmüştür.
Moğolcanın da Türkçeye tesirinin az olmadığını, Divanu Lugati’t-Türk’te geçen birçok kelimenin Moğolca asıllı olduğunu ifade eden Gülensoy, bunların yanında pek çok kelimenin ortaklığının
olduğunu ama bu kelimelerin köken itibariyle hangi dile ait olduğunu tespit etmenin zorluğunu belirtir8.
Osman Nedim Tuna, Türk ve Moğol dillerinin karşılıklı ilişkilerinin girift bir manzara teşkil
ettiğini belirterek, ortak sözlerin bu dillerden hangisine ait olduğunu ispat etmenin güçlüğünü dile
getirmiştir9.
5 David Morgan, The Mongols, Blackwell Puplishing, 1990, s. 50.
6 Bülent Gül, “Moğol Atasözleri”, Türkbilig-Türkoloji Araştırmaları, S.5, Ankara, 2003, s. 45.
7 Ahmet Temir, “Moğolca ile Türkçe İlişkileri”, TDAY-Belleten 1989, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1994, s. 295.
8 Tuncer Gülensoy, “Moğolların Gizli Tarihi ve Altan Topçi’nin Türk Dili ve Kültür Tarihi Açısından
Değerlendirilmesi”, TDAY - Belleten 1986, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1988, s.26.
9 Osman Nedim Tuna, “Osmanlıcada Moğolca Ödünçleme Kelimeler”, Türkiyat Mecmuası, Cilt 17, İstanbul, 1972, s.
Hsin T’ang-s-ftu’da geçmektedir.
Terim olarak “Meng-wu” ve “Mengwa” olarak ifade edilmiştir.
Bu adın devlet ve hanedan adı olarak kullanılması Cengiz Han zamanında, millet adı olarak kullanılması ise çok daha sonraları gerçekleşmiştir.
Arkeolojik kazılardan elde edilen bilgilerde MÖ 2000 yılından itibaren Moğollar Türk kabilelerinin doğusundaki topraklarda yaşamakta ve Tula Nehri sınır olarak kabul edilmekteydi.
Hunlardan itibaren Türkler ile Moğollar arasındaki münasebetler sıklaşmıştır.
Büyük Hun Devletinin yıkılmasıyla bu bölgedeki siyasi boşluk III-IV. yüzyıllarda Moğol asıllı Hsiyen-pi ve Juan-Juanlar tarafından doldurulmuştur.
VI. yüzyıldan itibaren de önce Köktürk daha sonra da Uygur hâkimiyetini kabul eden Moğollar daha sonraları Kırgız hâkimiyetine girmişler ve Türk kültürü ve geleneklerinden önemli ölçüde etkilenmişlerdir.
Kırgızlar ile Moğollar arasındaki münasebetlerin hızlanmasında İslamiyetin bu bölgede yayılmaya başlaması ve kültürel yaşayış tarzının birbirine benzemesi de etki etmiştir.
Kırgızlar ve Moğollar İslamiyetle tanışmadan önce kendi içlerinde büyük bir din özgürlüğü yaşamışlar ve diğer bütün dinlere hoşgörülü davranmaya çalışmışlardır.
Cengiz Han Yasasında da belirtildiği gibi hâkim oldukları bölgelerdeki diğer dinlere karşı olmamışlardır.
Kırgızlar genelde Gök tanrı inanç sistemi içerisinde Şamanizmi benimsemişlerdir.
Bunlar sulara, ağaçlara, tanrıya ve ruhlara kurban sunarak ibadet ediyorlardı.
Aynı geleneksel inanç sistemi Moğol topluluklarında da bulunmaktaydı.
Töre her iki topluluk için de vazgeçilmez bir unsur olmuştur.
Bu etkileşim Ortaçağda o kadar yoğun olarak yaşanmıştır ki Orta ve Batı Asya’da yaşayan ve çoğunlukla Türkçe ve Moğolca konuşan topluluklara Türk-Moğol denmiştir.
Örneğin 12. Yüzyılda Doğu Moğolistan’da Moğollar gibi yaşayan Tatarlar, Keraitler, Kuzeydeki
Merkitler, batıdaki Naymanlar, Kongiratlar (Onggirat), Öngütler ve Kırgızlar Türk-Moğol olarak
adlandırılmışlardır5.
Bütün bu siyasi, coğrafi ve kültürel etkileşimlerin yanında konuşulan dilde de benzerliklerin
olması olağandır. Moğollar tarihi seyir içerisinde Türklerle iç içe yaşamışlar ve aynı bozkır kültürünü
paylaşmışlardır. Moğolların dil, tarih, edebiyat ve folklorunun Türklerle bir paralellik arz ettiği
görülmektedir.
“Moğol Atasözleri” adlı çalışmasında, Türk ve Moğol atasözleri arasındaki ortaklıkları ele alan Bülent Gül, tarih boyunca aynı coğrafyada yaşamış, kültürel yönden birbirlerini etkilemiş olan Türkler ve Moğollar arasındaki ilişkiyi anlayabilmenin yollarından birinin de atasözlerini karşılaştırmak
olacağını dile getirmiştir6.
Ahmet Temir, Türk ve Moğol boyları arasında pek çok karışma ve kaynaşma olduğu gibi, bunların dillerinin de karışıp kaynaştığını ifade etmiştir.
Türkçeden Moğolcaya ve aynı şekilde Moğolcadan Türkçeye pek çok kelime geçtiğine ve bu iki dil arasındaki ortak unsurların çokluğuna dikkat çeken Temir, bu iki dil arasındaki yakınlık ve benzerliğin kelime alışverişini de kolaylaştırdığını belirtmiştir7.
Fakat bu kelimelerin hangi dile ait olduğu noktasında farklı görüşler ileri sürülmüştür.
Kimi araştırmacılar Türkçede görülen ve Moğolca olduğu düşünülen kelimelerin aslında Türkçe olduğunu ya da tam tersi olarak Moğolcada görülen ve Türkçe oldukları düşünülen kelimelerin de
Moğolcaya ait olduğunu öne sürmüşlerdir.
Cengiz Han öncesinde de Türklerle komşu olan Moğolların karşılıklı kelime alışverişi yaptıklarını belirten Tuncer Gülensoy, bu alışverişte Türk dilinin Moğolcaya göre daha aktif olduğunu
ileri sürmüştür.
Moğolcanın da Türkçeye tesirinin az olmadığını, Divanu Lugati’t-Türk’te geçen birçok kelimenin Moğolca asıllı olduğunu ifade eden Gülensoy, bunların yanında pek çok kelimenin ortaklığının
olduğunu ama bu kelimelerin köken itibariyle hangi dile ait olduğunu tespit etmenin zorluğunu belirtir8.
Osman Nedim Tuna, Türk ve Moğol dillerinin karşılıklı ilişkilerinin girift bir manzara teşkil
ettiğini belirterek, ortak sözlerin bu dillerden hangisine ait olduğunu ispat etmenin güçlüğünü dile
getirmiştir9.
5 David Morgan, The Mongols, Blackwell Puplishing, 1990, s. 50.
6 Bülent Gül, “Moğol Atasözleri”, Türkbilig-Türkoloji Araştırmaları, S.5, Ankara, 2003, s. 45.
7 Ahmet Temir, “Moğolca ile Türkçe İlişkileri”, TDAY-Belleten 1989, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1994, s. 295.
8 Tuncer Gülensoy, “Moğolların Gizli Tarihi ve Altan Topçi’nin Türk Dili ve Kültür Tarihi Açısından
Değerlendirilmesi”, TDAY - Belleten 1986, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1988, s.26.
9 Osman Nedim Tuna, “Osmanlıcada Moğolca Ödünçleme Kelimeler”, Türkiyat Mecmuası, Cilt 17, İstanbul, 1972, s.
E. Z. Abdullayev ise Altay dillerinin geçmişte
soy ilişkilerinde bulunduklarını, bu ilişkinin şu
ana kadar gramer, kelime bilimi, ses bilgisi ve anlam biliminde korunduğunu ve sonraki devirlerde temas neticesinde birbirlerinden çok fazla söz aldıklarını belirtir.
Ancak araştırmacı, Altay dillerini kıyaslayanların, bu dillerin tarihi şekillerini, şimdiki durumlarını ve ağızlarını göz önüne alarak, onların fonetik, leksik, gramatik ve semantik gelişim kurallarını bilmeden mukayese yapmalarının doğru sonucu vermeyeceği kanaatindedir10.
Çin’in Doğu Türkistan Bölgesi, burada yaşayan Türk halklarının varlığı sebebiyle Türk kültürü
ve tarihinin en önemli bölgelerinden biri olma özelliğini göstermektedir. Büyük bir nüfusa sahip
olmalarından dolayı, çoğunlukla Uygurlarla birlikte anılan bu coğrafyada Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Tacik ve diğer Türk halklarının yanında Moğollar da varlıklarını sürdürmektedir.
Tursun Cumalı’ya göre Çin’de yaşayan Kırgızlar, bugünkü yaşadıkları yerlere Moğol kökenli bir
halk olan Kalmuklar tarafından zorla göç ettirilmişlerdir.
Kırgızları hakimiyeti altına alan Kalmuklar onları Çin’in Tarbagatay bölgesindeki Dörbiljin şehrine baglı Orkşar köyüne yerleştirmişlerdir ve köle, işçi ve çoban olarak kullanmışlardır.
Kalmuklar, Kırgızları ölüm, evlenme ve değişik örf, adet ve merasimlerine katılmaya zorluyor ve kendi örf ve adetlerini de Kalmukların örf ve adetlerine uygun olarak yapmaları için baskı uyguluyorlardı. Bu yüzden uzun süre bu baskı altında yaşayan Kırgızlar, Kalmukların dediklerini yapmak ve onların geleneklerini uygulamak zorunda kalmışlardır. Ancak uzun süre birlikte yaşama ve Kalmukların geleneklerine uyma, bu iki millet arasında barışın doğmasına sebep olmuş, aralarında kız alış-verişi başlamış ve örf ve adetler bakımından aralarındaki farklılıklar azalmıştır.
Kalmuklar Kırgızları kendi bölgelerine yerleştirdikten sonra yeni doğan çocuklara Kalmukça isimler
vermişlerdir. Bu nedenle de bu bölgede yaşayan Kırgızların arasında Kalmukça isimlere sıkça rastlamak mümkündür11.
Doğu Türkistan Kırgızlarının büyük bir kısmı iletişim dili olarak öncelikle Kırgız Türkçesini
kullanırlar.
Uygurlar veya Kazaklarla birlikte karışık olarak yaşayan Kırgızlar ise Uygur Türkçesi ve
Kazak Türkçesi de konuşurlar.
Doğu Türkistan’ın Emin ilçesindeki Dalengtuerqeng civarındaki Kırgızların dili genelde Kazak Türkçesidir.
Daha önceki dînî inançları olan Lamaizmin etkisiyle dillerinde Moğolca sözcükler oldukça fazladır. Aketao ilçesi yakınlarındakiler uzun süreden beri Uygurlarla birlikte yaşadıklarından dilleri Uygur Türkçesine benzemektedir.
Aketao ilçesinin Quyitage’de yaşayan “Dağlılar”ın dilleri de temelde Uygur Türkçesine benzer fakat kendi dillerinin bazı özelliklerini de muhafaza etmişlerdir.
Heilongjiang eyaletinin Fu-yu ilçesinde yaşayan Kırgızların dili ile Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki Kırgızların dilleri arasındaki fark oldukça fazladır.
Fu-yu’daki Kırgızların dilleri temelde Hakas Türkçesi ile benzerlik göstermektedir ve Klasik Kırgız Türkçesinin pek çok özelliklerini korumuştur, fakat bu dili konuşanların sadece orta yaşın üstündekiler olduğu söylenebilir.
Genelde ortak kullanılan dil Moğolca ve Çincedir.
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde söz hazinesi bakımından hayvancılıkla ilgili kelimeler, alıntı kelimelerin kullanımı açısından ise Arapça, Farsça ve Moğolca kelimeler oldukça fazladır12.
Doğu Türkistan Kırgızlarından Derlenmiş Metinler13 adlı doktora tezimizi yazarken Moğolca ile
ortaklık gösteren kelimelerin çokluğu dikkatimizi çekti. Metinlerden hareketle anlam ve yapı olarak
birbirlerine çok benzediklerini tespit ettiğimiz bu kelimelerin tasviri bir incelemesini yaparak, bu
kelimelerde meydana gelen ses değişimlerini incelemeye çalıştık.
10 Elövset Zakiroğlu Abdullayev, “Azerbaycan - Moğol Dil İlişkileri”, TDAY-Belleten 1987, Türk Dil Kurumu Yay.,
Ankara, 1992, s.1
11 C. Asanalıoğlu, “Kıtay İzildöölöründögü Kırgız Tarıhı”, Kırgız Bilim Akademisi Arşivi, M 2, 1005.
12 Muhammed Hu Zhenhua, Keerkezıyu Jianzhı (Kırgızcaya Giris), Millet Yayınevi, Pekin, 1986. s. 2.
13 Gülsine Uzun, Doğu Türkistan Kırgızlarından Derlenmiş Metinler (Gramer-Metin-İndeks), Ege Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir, 2006.
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca Ortak Kelimeler
Doğu Türkistan Kırgızlarından derlenen metinlerimizden tespit ettiğimiz Türkçe ve Moğolca
ortak kelimeleri karşılaştırmalı olarak şekil ve anlam açısından inceledik.
aça “bir şeyin çatallandığı yer; ikiye ayrılmış” KS/5,1/850, 3/42, 7/124. (~Mog. aç(an) “bir
ağacın ikiye ayrılmış dalı, çatallaşma, iki kola ayrılmış” MTS/11)
alıs “uzak, uzaklık” KS/27; DTKırg/14/293, 15/303, 5.1/265. (~Mog. alus “ara,aralık, mesafe,
uzak yer” MTS/54)
alıskı “uzak, uzaktaki” KS/27; DTKırg/14/35. (~Mog. aluski “uzak, uzaktaki” MTS/54)
aral “ada” KS/40; DTKırg/2/5.(~Mog. aral “ada, yarımada, vaha, çöl” MTS/77)
arañ “ancak, hemen, müşkülatla” KS/41; DTKırg/6/186.(~ Mog. aran~aray “pek az, oldukça az,
zar zor, güçlükle, ancak” MTS/77)
arça “ardıç, ardıç ağacı” KS/81; DTKırg/12/44. (~Mog. arça “ardıç, ardıç agacı” MTS/81)
arga “kuvvet, çeviklik, çaresazlık” KS/43; DTKırg/1/1297, 15/76. (~Mog. arga “araç, yol, vasıta,
vesile, çare, imkan” MTS/82)
argımak “cins, asil at” KS/43; DTKırg/1/846, 5.1/114, 13/325. (~ Mog. argamag “iyi yarışacak
veya binilecek at,saf kan at, soylu at” MTS/83)
asıra- “beslemek, terbiye etmek” KS/52; DTKırg/ 1/202, 1/502, 1/544. (~Mog. asara-
“esirgemek, merhamet etmek, bakmak, yetiştirmek, beslemek” MTS/90)
aska “yanaşılmaz, yüksek, kayalık dağ” KS/52; DTKırg/5.3/6. (~Mog. ash-a “şist, tabaka
halindeki kaya” MTS/92)
atan “enenmiş deve” KS/58; DTKırg/1/117, 2/56, 2/59. (~Mog. ata(n) “igdiş deve” MTS/92)
ayak “fincan, çanak” KS/62; DTKırg/6/47, 1/827. (~Mog. ayag-a(n) “bardak, çanak, tas, yemek
tabağı” MTS/37)
ayıl “avul, obalar yığınağı” KS/66; DTKırg/ 1/152, 1/158, 1/292. (~Mog. ayl “çadırlar topluluğu,
yerleşke, köy” MTS/33)
ayladuuluk “irfan marifet” DTKırg/1/327. (~Mog. ayladul “bilim, bilgi, anlayış, irfan, marifet”
MTS/33)
baatır “bahadır, kahraman, cesur” KS/76; DTKırg/1/100, 1/111, 1/119 (~Mog. bagatur “bahadır,
kahraman, cesur, yiğit” MTS/108)
baatırsın- “kendini bahadır saymak, kahramanlık taslamak” KS/76; DTKırg/4/35. (~Mog.
bagatursi- “bahadırlaşmak, yiğitçe davranmak” MTS/109)
baca “bacanak” KS/ 76; DTKırg/1/1357.(~Mog. baca “bacanak” MTS/149)
bayge “1.at yarısı; at yarıslarında verilen ödül” KS/101; DTKırg/ 1/709, 15/705. (~Mog. bay “bir
yarışmadaki ödül, nişan” MTS/115)
belek “hediye” KS/106; DTKırg/ 14/101, 14/103, 14/106. (~Mog. beleg “armağan, hediye”
MTS/156)
bosogo “kapı çerçevesi, eşik” KS/133; DTKırg/ 13/197, 15/84, 15/369. (~Mog. bosug-a “eşik,
kapı eşiği” MTS/196)
boto~botoy “bir yaşında olan deve yavrusu, süt emen deve yavrusu” KS/133; DTKırg/ 12/83,
7/36, 7/93. (~Mog. botugu(n) “bir yaşındaki yavru deve, deve yavrusu” MTS/197)
1840 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
bödönö “bıldırcın” KS/136; DTKırg/ 1/669, 5.3/81. (~Mog. büdüne “bıldırcın”MTS/233)
bökön “iri bir nevi karaca” KS/137; DTKırg/ 3/40. (~Mog.böküng “antilop, ceylan, ahu”
MTS/204)
bürküt “karakuş” KS/156; DTKırg/ 15/317, 15/377, 15/48. (~Mog. bürgüd “kartal, altın kartal”
MTS/239)
ceerde “kızıl, al” KS/197; DTKırg/12/23, 15/220, 15/489. (~Mog. cegerde “kızıl, kırmızı, kızıl
kahverengi” MTS/1612)
ceyren “ceylan” KS/206; DTKırg/ 15/318. (~Mog. ceger-e(n)“antilop,ceylan” MTS/1612)
cosun “nizam, kaide” KS/225; DTKırg/14/542. (~Mog. yosun “genel kabul görmüş kanun,
gelenek, töre, örf, yasa” MTS/695)
çara “büyük çanak” KS/252; DTKırg/ 1/1144. (~Mog. çara “geniş ve yayvan metal tabak, büyük
tahta kase” MTS/265)
çeçen “beliğ, söz ustası” KS/258; DTKırg/ 1/1207, 1/1239, 5.2/74. (~Mog. çeçen∼seçen “akıllı,
ağırbaşlı, zeki, aydın” MTS/1056)
çıda- “tahammül etmek, katlanmak, dayanmak” KS/264; DTKırg/ 7/168, 1/582, 1/499. (~Mog.
çida- “yetmek, dayanmak, yapabilmek” MTS/282)
çılbır “yular, dizgin” KS/267; DTKırg/ 5.3/9, 7/4. (~Mog. çilbugur “dizgin, hayvanı bağlama ipi”
MTS/292)
çıray “yüzün çizgileri, yüzün güzelliği” KS/271; DTKırg/1/1237. (~Mog. çiray “yüz, çehre, dış
görünüş, cilt” MTS/305)
çider “atı kösteklemek için kullanılan kayış köstek” KS/274; DTKırg/ 15/128, 15/132. (~Mog.
çidür “bukağı, at bukağısı, ayak prangası” MTS/285)
çokmor “topuz, ucunda top bulunan değnek, sopa” KS/278; DTKırg/ 1/764, 10/49, 10/50. (~Mog.
çokigur “tokmak, tokaç, herhangi bir vurma aleti” MTS/314)
erke “sımarık, nazlı, alışmış” KS/338; DTKırg/ 1/19, 1/692, 1/733. (~Mog. erke “inatçı, istekli,
kaprisli, şımarık” MTS/523)
esen “salimen, mesut” KS/340; DTKırg/ 12/8, 12/90. (~Mog. esen “sağlıklı, sağlığı iyi, rahat,
huzur” MTS/530)
ınak “yakın dost” KS/353; DTKırg/ 14/186, 14/190 (~Mog. inag “sevgili, çok sevilen, seven,
arkadaş, yoldaş” MTS/654)
imer- “etrafını çevirmek, döndürmek” KS/368; DTKırg/ 6/134. (~Mog. imer- “parmakların
arasında bükmek, kıvırmak veya çevirmek” MTS/654)
irme- “göz kırpmak, göz yummak” KS/371; DTKırg/ 1/870. (~Mog. irme- “göz açıp kapamak,
göz kırpmak” MTS/662)
kabırga “kaburga” KS/379; DTKırg/ 13/31, 12/112, 13/29. (~Mog. habirg-a(n) “kaburga kemiği,
böğür” MTS/1384)
kan “han, hükümdar” KS/396; DTKırg/ 14/335. (~Mog. han “han, kral, bey” MTS/1429)
karagan “bir çeşit kısa ve dikenli çalı” KS/404; DTKırg/ 15/92, 15/94. (~Mog. haragan-a “kara
çalı, kıraç yerlerde yetişen kara kabuklu, set, dikenli ve küçük kozalaklı bitki” MTS/1439)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1841
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
karak~karek “gözbebeği, göz” KS/408; DTKırg/ 15/435, 15/143, 15/139. (~Mog. harag-a(n)
“görüş, görme, görüntü”MTS/1438)
karañgı “karanlık, zulmet” KS/406; DTKırg/ 1/602, 3/9, 6/100. (~Mog. harangguy “karanlık,
koyuluk, alaca karanlık” MTS/1442)
karçıga “atmaca” KS/408; DTKırg/ 1/1182, 14/11, 14/51. (~Mog. harçagay “şahin, doğan”
MTS/1444)
karool “bekçilik, karakol; nişangah” KS/411; DTKırg/ 6/57. (~Mog. haragul “karakol, gözcü,
nöbetçi” MTS/1439)
ker “koyu doru (at donu)” KS/440; DTKırg/ 15/232, 15/425, 5.5/4. (~Mog. keger “kestane rengi,
kır (at)” MTS/706)
keşik “talih” KS/444; DTKırg/ 5.1/58. (~Mog. kesig “iyi şans veya iyi talih” MTS/733)
kökül “kahkül, şakaklara sarkan küçük örgüler, perçem” KS/499; DTKırg/ 15/328, 15/774,
15/778. (~Mog. kekül~kökül “uzun saç, kakül, saç örgüsü” MTS/767)
köşögö “perde” KS/509; DTKırg/ 14/505. (~Mog. kösige(n) “perde” MTS/780.
kuda~kudaa “dünür” KS/515; DTKırg/ 14/307, 14/15, 14/17. (~Mog. huda “dünür” MTS/1511)
kudagıy “gelin ve damadın anneleri ve onların yaslı kadın akrabaları” KS/516; DTKırg/ 14/467,
14/471. (~Mog. huduguy “gelin ve güveyinin babaları” MTS/1513)
kuduk “kuyu” KS/516; DTKırg/ 1/296. (~Mog. huddug “kuyu” MTS/1513)
küröñ “koyu al (at donu)” KS/541; DTKırg/ 7/14, 7/2. (~Mog. küreng “kızıl, (koyu) kahverengi”
MTS/798)
makta- “övmek, methetmek” KS/550; DTKırg/ 7/119, 7/151, 7/61. (~Mog. magta- “methetmek,
övmek” MTS/812)
mañday “alın” KS/552; DTKırg/ 3/43, 5.3/48, 7/36. (~Mog. manglay “alın; sef, baskan”
MTS/823)
maral “ceylan”, DTKırg/2/6, 7/123. (~Mog. maral “maral, ceylan” MTS/826)
mergen “tüfekle avlanan kimse, nişancı” KS/563; DTKırg/ 1/1362, 5.3/20, 5.3/21. (~Mog. mergen
“iyi nişancı; bilge” MTS/839)
nokto “yular” KS/585; DTKırg/ 15/706. (~Mog. nogtu “yular” MTS/918)
ogo “gayet, pek” KS/587; DTKırg/ 6/167. (~Mog. ogu “çok, fazla, en çok” MTS/942)
ordo “hanın karargâhı, belli başlı bir adamın muhteşem obası” KS/598; DTKırg/ 1/1226, 14/226,
14/230. (~Mog. ordu(n) “hükümdarın yaşadığı yer, saray, kamp, çadır” MTS/964)
orun “yer, mahal, ordu” KS/601; DTKırg/ 1/423, 1/754. (~Mog. orun “yer, bölge, mahal”
MTS/973)
ös- “büyümek” KS/616; DTKırg/ 13/116, 13/59, 14/224. (~Mog. ös- “büyümek, çoğalmak,
artmak” MTS/1005)
saadak “sadak, okluk”, KS/626; DTKırg/ 9/96. (~Mog. sagadag “kubur, ok kuburu, tirkeş”
MTS/1020)
saamal “henüz tahammur etmeyen taze kımız” KS/627; DTKırg/ 1/1332. (~Mog. sagamal
“sağmal, süt veren” MTS/1021)
1842 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
saba I “içinde kımız yapılan büyük deri tulum” KS/627; DTKırg/ 5.3/22. (~Mog. saba “kap,
herhangi bir kap, kapkacak” MTS/1015)
saba- II “dövmek, pataklamak, kamçı çalmak” KS/627; DTKırg/ 9/88, 9/84, 9/79. (~Mog. saba-
“çarpmak, bir şeyi bir şeye atmak, fırlatmak veya vurmak” MTS/1015)
salkın “serinlik, serin” KS/633; DTKırg/ 8/98. (~Mog. salki(n) “yel, rüzgar” MTS/1034)
say “nehrin yatağı” KS/640; DTKırg/ 15/149, 15/193, 15/197. (~Mog. sayr “kuru dere yatağı”
MTS/1027)
sokur “kör” KS/658; DTKırg/ 1/1135, 1/1235, 1/1245. (~Mog. sohur “kör, görmeyen” MTS/1132)
solokoy “solak” KS/659; DTKırg/ 5.2/61, 5.4/91. (~Mog. solugay “sol, sol taraf veya sol el, solak”
MTS/1125)
sura- “1. sormak, rica etmek 2. idare etmek, hükmünü yürütmek” KS/668; DTKırg/ 1/233.
(~Mog. sura- “sormak, sorguya çekmek” MTS/1144)
sülöösün “vaşak” KS/671; DTKırg/ 5.1/282. (~Mog. silügüsü(n) “kara kulak, vaşak” MTS/1098)
şıltoo “bahane, sebep” KS/686; DTKırg/ 1/519. (~Mog. siltag “bahane, gerekçe, sebep”
MTS/1096)
şor “tuzlak yer, çorak” KS/691; DTKırg/ 5.7/18. (~Mog. şor “tuzlu, az tuzlu, bataklık, çorak yer”
MTS/1169)
şumkar “sungur (kuş)” KS/692; DTKırg/ 1/735, 1/90, 14/337. (~Mog. singhur “şahin, doğan”
MTS/1104)
taka “nal” KS/697; DTKırg/ 12/7, 12/89, 12/9. (~Mog. tah-a “nal” MTS/1217)
takım “dizin iç yanı” KS/698; DTKırg/ 7/141. (~Mog. takim “eklem, diz ekleminin ardındaki
boşluk” MTS/1191)
tameke “tütün” KS/704; DTKırg/ 5.4/67. (~Mog. tamaki(n) “tütün, sigara” MTS/1196)
tara- “her tarafa dağılmak, yayılmak” KS/709; DTKırg/ 6/154. (~Mog. tara- “dagılmak,
saçılmak,ayrılmak” MTS/1203)
tokto- “durmak, kesilmek, dinmek” KS/743; DTKırg/ 1/1371, 6/111, 6/191. (~Mog. togta-
“durmak, dinmek, istirahat etmek” MTS/1257)
tolto “bıçağı sapına pekiten halkacık yahut tokacık” KS/745; DTKırg/ 1/549, 5.1/234, 5.1/30.
(~Mog. toltu “ sap, bakır ya da demir kakma veya kabartmalarıyla süslü bıçak sapı, kılıç kını” MTS/1268)
tulga “sacayak” KS/759; DTKırg/ 3/70. (~Mog. tulg-a(n) “dört ayağı, iki veya daha çok çemberi
olan ve üzerine tava, tencere, çaydanlık konulan alet, sacayağı” MTS/1296)
turumtay “doğan” KS/762; DTKırg/ 15/463, 5.5/13, 5.5/14 (~Mog. torumtay “erkek doğan”
MTS/1277)
tümön “hesapsız, gayet çok, on bin” KS/770; DTKırg/ 14/60. (~Mog. tüme(n) “on bin, yığın,
çokluk; sonsuz büyüklükte” MTS/1315)
uloo “umumi bir mükellefiyet olmak üzere, yolculara verilen binek veya yük hayvanı” KS/352;
DTKırg/ 1/351. (~Mog. ulag-a(n) “ulak atları, yedek atlar” MTS/1340)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1843
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
DOĞU TÜRKİSTAN KIRGIZ TÜRKÇESİNDE YER ALAN TÜRKÇE VE MOĞOLCA ORTAK
KELİMELERDEKİ SES OLAYLARI
Ünlü Değişmeleri
Ünlü değişmeleri bazı değişmeler hariç genellikle söz içinde meydana gelmektedir.
Ünlü Kalınlaşması
/-i-/> /-ı-/
çıda- “tahammül etmek, katlanmak, dayanmak” DTKırg/ 7/168, 1/582, 1/499. (∼Mog. çida-
“yetmek, dayanmak, yapabilmek” MTS/282)
çılbır “yular, dizgin” DTKırg/ 5.3/9, 7/4. (∼Mog. çilbugur “dizgin, hayvanı bağlama ipi”
MTS/292)
çıray “yüzün çizgileri, yüzün güzelliği” DTKırg/ 1/1237. (∼Mog. çiray “yüz, çehre, dış görünüş,
cilt” MTS/305)
ınak “yakın dost” DTKırg/ 14/186, 14/190. (∼Mog. inag “sevgili, çok sevilen, seven, arkadaş,
yoldaş” MTS/654)
kabırga “kaburga” DTKırg/ 13/31, 12/112, 13/29. (~Mog. habirg-a(n) “kaburga kemiği, böğür”
MTS/1384)
takım “dizin iç yanı” DTKırg/ 7/141. (~Mog. takim “eklem, diz ekleminin ardındaki boşluk”
MTS/1191)
Ünlü Düzleşmesi
/-u-/ > /-ı-/
Üç örnekte rastlanmıştır.
alıs “uzak, uzaklık” DTKırg/ 14/293, 15/303, 5.1/265. (~Mog. alus “ara,aralık, mesafe, uzak
yer” MTS/54)
baatır “bahadır, kahraman, cesur” DTKırg/ 1/100, 1/111, 1/119 (~Mog. bagatur “bahadır,
kahraman, cesur, yiğit” MTS/108)
çılbır “yular, dizgin” DTKırg/ 5.3/9, 7/4. (~Mog. çilbugur “dizgin, hayvanı bağlama ipi”
MTS/292)
Ünlü Yuvarlaklaşması
Kırgız Türkçesinde düz ünlülerin yuvarlaklaşması sıkça karşılaşılan bir ünlü değişmesidir. Sadece
Türkçe kelimelerde değil alıntı kelimelerde de bu değişim gözlenmektedir. Kelimelerin Moğolca
kullanımındaki düz ünlülerin de Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde yuvarlaklaştığı görülmektedir.
/-e-/ > /-ö-/
kökül “kahkül, şakaklara sarkan küçük örgüler, perçem” DTKırg/ 15/328, 15/774, 15/778.
(~Mog. kekül<kökül “uzun saç, kakül, saç örgüsü” MTS/767)
köşögö “perde” DTKırg/ 14/505. (~Mog. kösige(n) “perde” MTS/780.
küröñ “koyu al (at donu)” DTKırg/ 7/14, 7/2. (~Mog. küreng “kızıl, (koyu) kahverengi”
MTS/798)
tümön “hesapsız, gayet çok, on bin” DTKırg/ 14/60. (~Mog. tüme(n) “on bin, yığın, çokluk;
sonsuz büyüklükte” MTS/1315)
1844 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
/-i-/ > /-u-/
Fazla örneği yoktur.
şumkar “sungur (kuş)” DTKırg/ 1/735, 1/90, 14/337. (~Mog. singhur “şahin, doğan” MTS/1104)
Ünlü Daralması
/-a-/ > /-ı-/
argımak “cins, asil at” DTKırg/1/846, 5.1/114, 13/325. (~ Mog. argamag “iyi yarışacak veya
binilecek at,saf kan at, soylu at” MTS/83)
asıra- “beslemek, terbiye etmek” DTKırg/ 1/202, 1/502, 1/544. (~Mog. asara- “esirgemek,
merhamet etmek, bakmak, yetiştirmek, beslemek” MTS/90)
karçıga “atmaca” DTKırg/ 1/1182, 14/11, 14/51. (~Mog. harçagay “şahin, doğan” MTS/1444)
/-o-/ > /-u-/
Fazla örneği bulunmamaktadır.
turumtay “doğan” DTKırg/ 15/463, 5.5/13, 5.5/14 (~Mog. torumtay “erkek doğan” MTS/1277)
Ünlü Genişlemesi
/-i/ > /-e/
Fazla örneği bulunmamaktadır.
tameke “tütün” DTKırg/ 5.4/67. (~Mog. tamaki(n) “tütün, sigara” MTS/1196)
/-u/ > /-o/
nokto “yular” DTKırg/ 15/706. (~Mog. nogtu “yular” MTS/918)
ogo “gayet, pek” DTKırg/ 6/167. (~Mog. ogu “çok, fazla, en çok” MTS/942)
ordo “hanın karargahı, belli başlı bir adamın muhteşem obası” DTKırg/ 1/1226, 14/226, 14/230.
(~ Mog. ordu(n) “hükümdarın yaşadığı yer, saray, kamp, çadır” MTS/964)
solokoy “solak” DTKırg/ 5.2/61, 5.4/91. (~Mog. solugay “sol, sol taraf veya sol el, solak”
MTS/1125)
tolto “bıçağı sapına pekiten halkacık yahut tokacık” DTKırg/ 1/549, 5.1/234, 5.1/30. (~Mog. toltu
“ sap, bakır ya da demir kakma veya kabartmalarıyla süslü bıçak sapı, kılıç kını” MTS/1268)
bosogo “kapı çerçevesi, eşik” DTKırg/ 13/197, 15/84, 15/369. (~Mog. bosug-a “eşik, kapı eşiği”
MTS/196)
boto~botoy “bir yaşında olan deve yavrusu, süt emen deve yavrusu” DTKırg/ 12/83, 7/36, 7/93.
(~Mog. botugu(n) “bir yaşındaki yavru deve, deve yavrusu” MTS/197)
/-ü-/ > /-ö-/
sülöösün “vaşak” DTKırg/ 5.1/282. (~Mog. silügüsü(n) “kara kulak, vaşak” MTS/1098)
bödönö “bıldırcın” DTKırg/ 1/669, 5.3/81. (~Mog. büdüne “bıldırcın”MTS/233)
bökön “iri bir nevi karaca” DTKırg/ 3/40. (~Mog.böküng “antilop, ceylan, ahu” MTS/204)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1845
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
Ünsüz Değişmeleri
Süreklileşme
Eski Türkçe ve Moğolca kelimelerde üç sesten ya da iki sesten oluşan ses gruplarında iki ünlü
arasında yer alan /ġ/ art damak ünsüzü ile /g/ ön damak ünsüzünün süreklileşmesiyle genel Kırgız
Türkçesinde uzunluk meydana gelmektedir14.
N.Poppe, Eski Moğolcada iki ünlü arasında bulunan /g/ ve /ġ/ ünsüzlerinin Orta Moğolca
döneminde düşürüldüğünü, Yeni Moğolcada ise bu ünsüzlerin bulunduğu vokallerin bir uzun vokal
halinde büzüştüğünü belirtir (örn. ula < aula < aġula “dağ”)15.
Kelimelerin Moğolca kullanımında iki ünlü arasında ve son sesteki arka damak /ġ/ ünsüzünün
sızıcılaşıp düşmesi olayı, DTKırg. Türkçesindeki kelimelerde ikincil uzunluklar olarak karşımız çıkar.
baatır “bahadır, kahraman, cesur” DTKırg/1/100, 1/111, 1/119 (~Mog. bagatur “bahadır,
kahraman, cesur, yiğit” MTS/108)
saadak “sadak, okluk” DTKırg/ 9/96. (~Mog. sagadag “kubur, ok kuburu, tirkeş” MTS/1020)
saamal “henüz tahammur etmeyen taze kımız” DTKırg/ 1/1332. (~Mog. sagamal “sağmal, süt
veren” MTS/1021)
karool “bekçilik, karakol; nişangah” DTKırg/ 6/57. (~Mog. haragul “karakol, gözcü, nöbetçi”
MTS/1439)
uloo “umumi bir mükellefiyet olmak üzere, yolculara verilen binek veya yük hayvanı” DTKırg/
1/351. (~Mog. ulag-a(n) “ulak atları, yedek atlar” MTS/1340)
şıltoo “bahane, sebep” DTKırg/ 1/519. (~Mog. siltag “bahane, gerekçe, sebep” MTS/1096)
Moğolcadaki iki ünlü arasındaki ön damak /g/ ünsüzünün düşmesiyle yine DTKırg. Türkçesinde
ikincil uzunluk oluşur:
ker “koyu doru (at donu)” DTKırg/ 15/232, 15/425, 5.5/4. (~Mog. keger “kestane rengi, kır (at)”
MTS/706)
ceerde “kızıl, al” DTKırg/12/23, 15/220, 15/489. (~Mog. cegerde “kızıl, kırmızı, kızıl
kahverengi” MTS/1612)
Süreksizleşme
Kelimelerin ortasında veya sonunda yer alan bazı ünsüzler ya tonlu ya da tonsuz karşılıklarına
dönüşerek Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde değişime uğramıştır.
/h-/>/k-/; /-h-/>/-k-/
Ön damak /k/ ünsüzü DTKırg. Türkçesinde varlığını korurken bu kelimelerin Moğolca
kullanımında arka damak /h/ ünsüzünün damaksılaşarak /k/ ünsüzüne dönüştüğü görülmektedir. Bu
durum, DTKırg. Türkçesine Arapça ve Farsçadan geçmiş kelimelerde de kendini göstermektedir.
aska “yanaşılmaz, yüksek, kayalık dağ” DTKırg/5.3/6. (~Mog. ash-a “şist, tabaka halindeki kaya”
MTS/92)
kabırga “kaburga” DTKırg/ 13/31, 12/112, 13/29. (~Mog. habirg-a(n) “kaburga kemiği, böğür”
MTS/1384)
14 Hülya Kasapoğlu Çengel, Kırgız Türkçesi Grameri Ses ve Şekil Bilgisi, Ankara, 2005, s. 45; Mustafa Öner,
Bugünkü Kıpçak Türkçesi, Ankara, 1998, s. 6.
15 N. Poppe, Moğol Yazı Dilinin Grameri, (Çev.: Günay Karaağaç), İzmir, 1992, s.1-3.
1846 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
kan “han, hükümdar” DTKırg/ 14/335. (~Mog. han “han, kral, bey” MTS/1429)
karak~karek “gözbebeği, göz” DTKırg/ 15/435, 15/143, 15/139. (~Mog. harag-a(n) “görüş,
görme, görüntü”MTS/1438)
karañgı “karanlık, zulmet” DTKırg/ 1/602, 3/9, 6/100. (~Mog. harangguy “karanlık, koyuluk,
alaca karanlık” MTS/1442)
karçıga “atmaca” DTKırg/ 1/1182, 14/11, 14/51. (~Mog. harçagay “şahin, doğan” MTS/1444)
karool “bekçilik, karakol; nişangah” DTKırg/ 6/57. (~Mog. haragul “karakol, gözcü, nöbetçi”
MTS/1439)
kuda~kudaa “dünür” DTKırg/ 14/307, 14/15, 14/17. (~Mog. huda “dünür” MTS/1511)
kuduk “kuyu” DTKırg/ 1/296. (~Mog. huddug “kuyu” MTS/1513)
taka “nal” DTKırg/ 12/7, 12/89, 12/9. (~Mog. tah-a “nal” MTS/1217)
Tonsuzlaşma
/-g-/>/-k-/; /-g/>/-k/
Söz içindeki ve söz sonundaki ön damak /g/ ünsüzü tonsuzlaşarak DTKırg. Türkçesinde /k/
ünsüzüne dönüşmektedir:
keşik “talih” DTKırg/ 5.1/58. (~Mog. kesig “iyi şans veya iyi talih” MTS/733)
belek “hediye” DTKırg/ 14/101, 14/103, 14/106. (~Mog. beleg “armağan, hediye” MTS/156)
bürküt “karakuş” DTKırg/ 15/317, 15/377, 15/48. (~Mog. bürgüd “kartal, altın kartal” MTS/239)
/-g-/>/-k-/; /-g/>/k-/
Söz içindeki ve söz sonundaki arka damak /g/ ünsüzü DTKırg. Türkçesinde /k/ ünsüzüne
dönüşmektedir:
argımak “cins, asil at” DTKırg/1/846, 5.1/114, 13/325. (~ Mog. argamag “iyi yarışacak veya
binilecek at,saf kan at, soylu at” MTS/83)
ayak “fincan, çanak” DTKırg/6/47, 1/827. (~Mog. ayag-a(n) “bardak, çanak, tas, yemek tabağı”
MTS/37)
ınak “yakın dost” DTKırg/ 14/186, 14/190. (~Mog. inag “sevgili, çok sevilen, seven, arkadaş,
yoldaş” MTS/654)
karak~karek “gözbebeği, göz” DTKırg/ 15/435, 15/143, 15/139. (~Mog. harag-a(n) “görüş,
görme, görüntü”MTS/1438)
kuduk “kuyu” DTKırg/ 1/296. (~Mog. huddug “kuyu” MTS/1513)
makta- “övmek, methetmek” DTKırg/ 7/119, 7/151, 7/61. (~Mog. magta- “methetmek, övmek”
MTS/812)
nokto “yular” DTKırg/ 15/706. (~Mog. nogtu “yular” MTS/918)
saadak “sadak, okluk” DTKırg/ 9/96. (~Mog. sagadag “kubur, ok kuburu, tirkeş” MTS/1020)
solokoy “solak” KS/659; DTKırg/ 5.2/61, 5.4/91. (~Mog. solugay “sol, sol taraf veya sol el, solak”
MTS/1125)
tokto- “durmak, kesilmek, dinmek” DTKırg/ 1/1371, 6/111, 6/191. (~Mog. togta- “durmak,
dinmek, istirahat etmek” MTS/1257)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1847
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
/-d/ > /-t/
Fazla örnek bulunmamaktadır.
bürküt “karakuş” DTKırg/ 15/317, 15/377, 15/48. (~Mog. bürgüd “kartal, altın kartal” MTS/239)
Diğer Ses Değişmeleri
/s-/ > /ş-/; /-s-/ > /-ş-/
Kelimelerin Moğolca kullanımında genellikle /i/ ünlüsünden önce yer alan /s/ ünsüzünün Doğu
Türkistan Kırgız Türkçesinde /ş/ ünsüzüne dönüştüğü görülmektedir.
şıltoo “bahane, sebep” DTKırg/ 1/519. (~Mog. siltag “bahane, gerekçe, sebep” MTS/1096)
şumkar “sungur (kuş)” DTKırg/ 1/735, 1/90, 14/337. (~Mog. singhur “şahin, doğan” MTS/1104)
keşik “talih” DTKırg/ 5.1/58. (~Mog. kesig “iyi şans veya iyi talih” MTS/733)
köşögö “perde” DTKırg/ 14/505. (~Mog. kösige(n) “perde” MTS/780.
Ortak Kelimelerin Türkçe Eklerle Kullanımı
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Moğolca ile ortak olan kelimelerde yapım ve çekimeklerinin
damak uyumuna girdiği görülmektedir. Kalın sıralı kelimelere uygun kalın sıralı ekler, ince sıralı
kelimelere ise uygun ince sıralı ekler gelmiştir.
alıstık “uzaklık”; botoluu “yavrulu deve”; çıdamsızdık., “sabırsızlık, tahammülsüzlük”; erkele-
“sımartmak, nazlandırmak”; erkelet- “sımartmak”; erkeletüü “nazlandırma”; erkelik “sımarıklık”;
esendik “esenlik, sağlık”; imeril- “dönmek”; kabırgaluu “kaburgaları gelismis olan”; baatırlık
“bahadırlık, kahramanlık”; karañgılık “karanlık”; kudala- “evlenmek, dünür olmak”; kudalas- “dünür
olmak”; maktan- “övünmek”; maktoo “övgü, övme”; ordoluu “oba sahibi, çok çocuk sahibi olan”;
orundas- “yerlesmek”; orunduu “yerinde olan, makul”; toktot- “durdurmak”; mergendik “avcılık”; östür-
“büyütmek, yetistirmek”; suroo “sorgu, sorusturma”.
SONUÇ
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinden derlenen metinlerde tespit edilen Moğolca ve Türkçe ortak
kelimelerin Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde bir takım ses değişimlerine uğradığı görülmektedir.
Örneklerin azlık ve sıklık derecesine göre bazı değişimlerin düzenli olduğunu düşünsek de (örneğin Doğu
Türkistan Kırgız Türkçesine Arapçadan ve Farsçadan geçen alıntı kelimelerde de sıklıkla karşılaştığımız
/h/ sesinin /k/ sesine dönüştüğü gibi Moğolca ile ortak olan kelimelerdeki /h/ sesinin de /k/ sesine
dönüşmesi; /g/ > /k/ değişimi; /e/ > /ö/ ünlü genişlemesi; /u/ > /o/ ünlü yuvarlaklaşması vs.) bu ses
olaylarının düzenli değişimler olduğu konusunda kesin bir sonuç çıkarmanın doğru olmayacağı
görüşündeyiz. Ama söz varlığı açısından Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde ve Moğolcada anlam ve
yapı olarak bir çok müşterek kelime olduğunu görmekteyiz. Ancak bu kelimelerin hangi dilden diğerine
geçtiği hususu başka bir çalışmanın konusudur.
KISALTMALAR
DTKırg. : Doğu Türkistan Kırgız
KS : Kırgız Sözlüğü
Moğ. : Moğolca
MTS : Moğolca Türkçe Sözlük
Tk. : Türkçe
1848 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
KAYNAKÇA
ABDULLAYEV Elövset Zakiroğlu, “Azerbaycan-Moğol Dil İlişkileri”, TDAY-Belleten 1987, Türk Dil
Kurumu Yay., Ankara, 1992, s. 1.
AHSIKENDİ Seyfettin, İzleçeniya iz “Macmu’atü’t Tavarih” perev. Vved.ikomm., V.A. Romadika-
Materialı fonda rukopisey İns. Lit. İ İskusstva NAN RK, inv, Nu: 5254.
ASANALIOĞLU C., “Kıtay İzildöölöründögü Kırgız Tarıhı”, Kırgız Bilim Akademisi Arşivi, M 2, 1005.
ÇENGEL Hülya Kasapoğlu, Kırgız Türkçesi Grameri Ses ve Şekil Bilgisi, Akçağ Yayınları, Ankara,
2005.
GÜL Bülent, “Moğol Atasözleri”, Türkbilig-Türkoloji Araştırmaları, Hacettepe Üniversitesi Yay.,
Ankara, 2003.
GÜLENSOY Tuncer, “Moğolların Gizli Tarihi ve Altan Topçi’nin Türk Dili ve Kültür Tarihi Açısından
Değerlendirilmesi”, TDAY - Belleten 1986, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1988, s. 26.
KARAAĞAÇ Günay, Moğolca Türkçe Sözlük (Ferdinand, D. Lesssing, Mongolian-English Dictionary,
Bloomington, 1995’in çevirisi) Cilt I-II, TDK, Ankara, 2003.
LİGETİ L., “Kırgız Kavim İsminin Menşei”, Türkiyat Mecmuası, C. 1, İstanbul, 1925, s. 235-236
MALOV S. E., Pamyatniki Drevnetyurskoy Pismennosti, Moskva-Leningrad 1951, s. 417.
MORGAN David, The Mongols, Blackwell Puplishing, 1990.
ÖNER Mustafa, Bugünkü Kıpçak Türkçesi, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1998.
PETROV K. İ., “K Etnologii Termina ‘Kırgız’”, SE, No: 2, Moskva 1964, s. 81, 94.
POPPE Nicholas, Moğol Yazı Dilinin Grameri, (Çev.: Günay Karaağaç), Ege Üniversitesi Basımevi,
İzmir, 1992.
TEMİR Ahmet, “Moğolca ile Türkçe İlişkileri”, TDAY-Belleten 1989, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara,
1994, s. 295.
TUNA Osman Nedim, “Osmanlıcada Moğolca Ödünçleme Kelimeler”, Türkiyat Mecmuası, Cilt 17,
İstanbul, 1972, s. 209.
UZUN Gülsine, Doğu Türkistan Kırgızlarından Derlenmiş Metinler (Gramer-Metin-İndeks), Ege
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir, 2006.
YUDAHİN K.K., Kırgız Sözlüğü, (Çev.: Abdullah Taymas), C. I-II, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara, 1988.
ZHENHUA Muhammed Hu, Keerkezıyu Jianzhı (Kırgızcaya Giriş), Millet Yayınevi, Pekin, 1986.
ana kadar gramer, kelime bilimi, ses bilgisi ve anlam biliminde korunduğunu ve sonraki devirlerde temas neticesinde birbirlerinden çok fazla söz aldıklarını belirtir.
Ancak araştırmacı, Altay dillerini kıyaslayanların, bu dillerin tarihi şekillerini, şimdiki durumlarını ve ağızlarını göz önüne alarak, onların fonetik, leksik, gramatik ve semantik gelişim kurallarını bilmeden mukayese yapmalarının doğru sonucu vermeyeceği kanaatindedir10.
Çin’in Doğu Türkistan Bölgesi, burada yaşayan Türk halklarının varlığı sebebiyle Türk kültürü
ve tarihinin en önemli bölgelerinden biri olma özelliğini göstermektedir. Büyük bir nüfusa sahip
olmalarından dolayı, çoğunlukla Uygurlarla birlikte anılan bu coğrafyada Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Tacik ve diğer Türk halklarının yanında Moğollar da varlıklarını sürdürmektedir.
Tursun Cumalı’ya göre Çin’de yaşayan Kırgızlar, bugünkü yaşadıkları yerlere Moğol kökenli bir
halk olan Kalmuklar tarafından zorla göç ettirilmişlerdir.
Kırgızları hakimiyeti altına alan Kalmuklar onları Çin’in Tarbagatay bölgesindeki Dörbiljin şehrine baglı Orkşar köyüne yerleştirmişlerdir ve köle, işçi ve çoban olarak kullanmışlardır.
Kalmuklar, Kırgızları ölüm, evlenme ve değişik örf, adet ve merasimlerine katılmaya zorluyor ve kendi örf ve adetlerini de Kalmukların örf ve adetlerine uygun olarak yapmaları için baskı uyguluyorlardı. Bu yüzden uzun süre bu baskı altında yaşayan Kırgızlar, Kalmukların dediklerini yapmak ve onların geleneklerini uygulamak zorunda kalmışlardır. Ancak uzun süre birlikte yaşama ve Kalmukların geleneklerine uyma, bu iki millet arasında barışın doğmasına sebep olmuş, aralarında kız alış-verişi başlamış ve örf ve adetler bakımından aralarındaki farklılıklar azalmıştır.
Kalmuklar Kırgızları kendi bölgelerine yerleştirdikten sonra yeni doğan çocuklara Kalmukça isimler
vermişlerdir. Bu nedenle de bu bölgede yaşayan Kırgızların arasında Kalmukça isimlere sıkça rastlamak mümkündür11.
Doğu Türkistan Kırgızlarının büyük bir kısmı iletişim dili olarak öncelikle Kırgız Türkçesini
kullanırlar.
Uygurlar veya Kazaklarla birlikte karışık olarak yaşayan Kırgızlar ise Uygur Türkçesi ve
Kazak Türkçesi de konuşurlar.
Doğu Türkistan’ın Emin ilçesindeki Dalengtuerqeng civarındaki Kırgızların dili genelde Kazak Türkçesidir.
Daha önceki dînî inançları olan Lamaizmin etkisiyle dillerinde Moğolca sözcükler oldukça fazladır. Aketao ilçesi yakınlarındakiler uzun süreden beri Uygurlarla birlikte yaşadıklarından dilleri Uygur Türkçesine benzemektedir.
Aketao ilçesinin Quyitage’de yaşayan “Dağlılar”ın dilleri de temelde Uygur Türkçesine benzer fakat kendi dillerinin bazı özelliklerini de muhafaza etmişlerdir.
Heilongjiang eyaletinin Fu-yu ilçesinde yaşayan Kırgızların dili ile Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki Kırgızların dilleri arasındaki fark oldukça fazladır.
Fu-yu’daki Kırgızların dilleri temelde Hakas Türkçesi ile benzerlik göstermektedir ve Klasik Kırgız Türkçesinin pek çok özelliklerini korumuştur, fakat bu dili konuşanların sadece orta yaşın üstündekiler olduğu söylenebilir.
Genelde ortak kullanılan dil Moğolca ve Çincedir.
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde söz hazinesi bakımından hayvancılıkla ilgili kelimeler, alıntı kelimelerin kullanımı açısından ise Arapça, Farsça ve Moğolca kelimeler oldukça fazladır12.
Doğu Türkistan Kırgızlarından Derlenmiş Metinler13 adlı doktora tezimizi yazarken Moğolca ile
ortaklık gösteren kelimelerin çokluğu dikkatimizi çekti. Metinlerden hareketle anlam ve yapı olarak
birbirlerine çok benzediklerini tespit ettiğimiz bu kelimelerin tasviri bir incelemesini yaparak, bu
kelimelerde meydana gelen ses değişimlerini incelemeye çalıştık.
10 Elövset Zakiroğlu Abdullayev, “Azerbaycan - Moğol Dil İlişkileri”, TDAY-Belleten 1987, Türk Dil Kurumu Yay.,
Ankara, 1992, s.1
11 C. Asanalıoğlu, “Kıtay İzildöölöründögü Kırgız Tarıhı”, Kırgız Bilim Akademisi Arşivi, M 2, 1005.
12 Muhammed Hu Zhenhua, Keerkezıyu Jianzhı (Kırgızcaya Giris), Millet Yayınevi, Pekin, 1986. s. 2.
13 Gülsine Uzun, Doğu Türkistan Kırgızlarından Derlenmiş Metinler (Gramer-Metin-İndeks), Ege Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir, 2006.
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca Ortak Kelimeler
Doğu Türkistan Kırgızlarından derlenen metinlerimizden tespit ettiğimiz Türkçe ve Moğolca
ortak kelimeleri karşılaştırmalı olarak şekil ve anlam açısından inceledik.
aça “bir şeyin çatallandığı yer; ikiye ayrılmış” KS/5,1/850, 3/42, 7/124. (~Mog. aç(an) “bir
ağacın ikiye ayrılmış dalı, çatallaşma, iki kola ayrılmış” MTS/11)
alıs “uzak, uzaklık” KS/27; DTKırg/14/293, 15/303, 5.1/265. (~Mog. alus “ara,aralık, mesafe,
uzak yer” MTS/54)
alıskı “uzak, uzaktaki” KS/27; DTKırg/14/35. (~Mog. aluski “uzak, uzaktaki” MTS/54)
aral “ada” KS/40; DTKırg/2/5.(~Mog. aral “ada, yarımada, vaha, çöl” MTS/77)
arañ “ancak, hemen, müşkülatla” KS/41; DTKırg/6/186.(~ Mog. aran~aray “pek az, oldukça az,
zar zor, güçlükle, ancak” MTS/77)
arça “ardıç, ardıç ağacı” KS/81; DTKırg/12/44. (~Mog. arça “ardıç, ardıç agacı” MTS/81)
arga “kuvvet, çeviklik, çaresazlık” KS/43; DTKırg/1/1297, 15/76. (~Mog. arga “araç, yol, vasıta,
vesile, çare, imkan” MTS/82)
argımak “cins, asil at” KS/43; DTKırg/1/846, 5.1/114, 13/325. (~ Mog. argamag “iyi yarışacak
veya binilecek at,saf kan at, soylu at” MTS/83)
asıra- “beslemek, terbiye etmek” KS/52; DTKırg/ 1/202, 1/502, 1/544. (~Mog. asara-
“esirgemek, merhamet etmek, bakmak, yetiştirmek, beslemek” MTS/90)
aska “yanaşılmaz, yüksek, kayalık dağ” KS/52; DTKırg/5.3/6. (~Mog. ash-a “şist, tabaka
halindeki kaya” MTS/92)
atan “enenmiş deve” KS/58; DTKırg/1/117, 2/56, 2/59. (~Mog. ata(n) “igdiş deve” MTS/92)
ayak “fincan, çanak” KS/62; DTKırg/6/47, 1/827. (~Mog. ayag-a(n) “bardak, çanak, tas, yemek
tabağı” MTS/37)
ayıl “avul, obalar yığınağı” KS/66; DTKırg/ 1/152, 1/158, 1/292. (~Mog. ayl “çadırlar topluluğu,
yerleşke, köy” MTS/33)
ayladuuluk “irfan marifet” DTKırg/1/327. (~Mog. ayladul “bilim, bilgi, anlayış, irfan, marifet”
MTS/33)
baatır “bahadır, kahraman, cesur” KS/76; DTKırg/1/100, 1/111, 1/119 (~Mog. bagatur “bahadır,
kahraman, cesur, yiğit” MTS/108)
baatırsın- “kendini bahadır saymak, kahramanlık taslamak” KS/76; DTKırg/4/35. (~Mog.
bagatursi- “bahadırlaşmak, yiğitçe davranmak” MTS/109)
baca “bacanak” KS/ 76; DTKırg/1/1357.(~Mog. baca “bacanak” MTS/149)
bayge “1.at yarısı; at yarıslarında verilen ödül” KS/101; DTKırg/ 1/709, 15/705. (~Mog. bay “bir
yarışmadaki ödül, nişan” MTS/115)
belek “hediye” KS/106; DTKırg/ 14/101, 14/103, 14/106. (~Mog. beleg “armağan, hediye”
MTS/156)
bosogo “kapı çerçevesi, eşik” KS/133; DTKırg/ 13/197, 15/84, 15/369. (~Mog. bosug-a “eşik,
kapı eşiği” MTS/196)
boto~botoy “bir yaşında olan deve yavrusu, süt emen deve yavrusu” KS/133; DTKırg/ 12/83,
7/36, 7/93. (~Mog. botugu(n) “bir yaşındaki yavru deve, deve yavrusu” MTS/197)
1840 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
bödönö “bıldırcın” KS/136; DTKırg/ 1/669, 5.3/81. (~Mog. büdüne “bıldırcın”MTS/233)
bökön “iri bir nevi karaca” KS/137; DTKırg/ 3/40. (~Mog.böküng “antilop, ceylan, ahu”
MTS/204)
bürküt “karakuş” KS/156; DTKırg/ 15/317, 15/377, 15/48. (~Mog. bürgüd “kartal, altın kartal”
MTS/239)
ceerde “kızıl, al” KS/197; DTKırg/12/23, 15/220, 15/489. (~Mog. cegerde “kızıl, kırmızı, kızıl
kahverengi” MTS/1612)
ceyren “ceylan” KS/206; DTKırg/ 15/318. (~Mog. ceger-e(n)“antilop,ceylan” MTS/1612)
cosun “nizam, kaide” KS/225; DTKırg/14/542. (~Mog. yosun “genel kabul görmüş kanun,
gelenek, töre, örf, yasa” MTS/695)
çara “büyük çanak” KS/252; DTKırg/ 1/1144. (~Mog. çara “geniş ve yayvan metal tabak, büyük
tahta kase” MTS/265)
çeçen “beliğ, söz ustası” KS/258; DTKırg/ 1/1207, 1/1239, 5.2/74. (~Mog. çeçen∼seçen “akıllı,
ağırbaşlı, zeki, aydın” MTS/1056)
çıda- “tahammül etmek, katlanmak, dayanmak” KS/264; DTKırg/ 7/168, 1/582, 1/499. (~Mog.
çida- “yetmek, dayanmak, yapabilmek” MTS/282)
çılbır “yular, dizgin” KS/267; DTKırg/ 5.3/9, 7/4. (~Mog. çilbugur “dizgin, hayvanı bağlama ipi”
MTS/292)
çıray “yüzün çizgileri, yüzün güzelliği” KS/271; DTKırg/1/1237. (~Mog. çiray “yüz, çehre, dış
görünüş, cilt” MTS/305)
çider “atı kösteklemek için kullanılan kayış köstek” KS/274; DTKırg/ 15/128, 15/132. (~Mog.
çidür “bukağı, at bukağısı, ayak prangası” MTS/285)
çokmor “topuz, ucunda top bulunan değnek, sopa” KS/278; DTKırg/ 1/764, 10/49, 10/50. (~Mog.
çokigur “tokmak, tokaç, herhangi bir vurma aleti” MTS/314)
erke “sımarık, nazlı, alışmış” KS/338; DTKırg/ 1/19, 1/692, 1/733. (~Mog. erke “inatçı, istekli,
kaprisli, şımarık” MTS/523)
esen “salimen, mesut” KS/340; DTKırg/ 12/8, 12/90. (~Mog. esen “sağlıklı, sağlığı iyi, rahat,
huzur” MTS/530)
ınak “yakın dost” KS/353; DTKırg/ 14/186, 14/190 (~Mog. inag “sevgili, çok sevilen, seven,
arkadaş, yoldaş” MTS/654)
imer- “etrafını çevirmek, döndürmek” KS/368; DTKırg/ 6/134. (~Mog. imer- “parmakların
arasında bükmek, kıvırmak veya çevirmek” MTS/654)
irme- “göz kırpmak, göz yummak” KS/371; DTKırg/ 1/870. (~Mog. irme- “göz açıp kapamak,
göz kırpmak” MTS/662)
kabırga “kaburga” KS/379; DTKırg/ 13/31, 12/112, 13/29. (~Mog. habirg-a(n) “kaburga kemiği,
böğür” MTS/1384)
kan “han, hükümdar” KS/396; DTKırg/ 14/335. (~Mog. han “han, kral, bey” MTS/1429)
karagan “bir çeşit kısa ve dikenli çalı” KS/404; DTKırg/ 15/92, 15/94. (~Mog. haragan-a “kara
çalı, kıraç yerlerde yetişen kara kabuklu, set, dikenli ve küçük kozalaklı bitki” MTS/1439)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1841
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
karak~karek “gözbebeği, göz” KS/408; DTKırg/ 15/435, 15/143, 15/139. (~Mog. harag-a(n)
“görüş, görme, görüntü”MTS/1438)
karañgı “karanlık, zulmet” KS/406; DTKırg/ 1/602, 3/9, 6/100. (~Mog. harangguy “karanlık,
koyuluk, alaca karanlık” MTS/1442)
karçıga “atmaca” KS/408; DTKırg/ 1/1182, 14/11, 14/51. (~Mog. harçagay “şahin, doğan”
MTS/1444)
karool “bekçilik, karakol; nişangah” KS/411; DTKırg/ 6/57. (~Mog. haragul “karakol, gözcü,
nöbetçi” MTS/1439)
ker “koyu doru (at donu)” KS/440; DTKırg/ 15/232, 15/425, 5.5/4. (~Mog. keger “kestane rengi,
kır (at)” MTS/706)
keşik “talih” KS/444; DTKırg/ 5.1/58. (~Mog. kesig “iyi şans veya iyi talih” MTS/733)
kökül “kahkül, şakaklara sarkan küçük örgüler, perçem” KS/499; DTKırg/ 15/328, 15/774,
15/778. (~Mog. kekül~kökül “uzun saç, kakül, saç örgüsü” MTS/767)
köşögö “perde” KS/509; DTKırg/ 14/505. (~Mog. kösige(n) “perde” MTS/780.
kuda~kudaa “dünür” KS/515; DTKırg/ 14/307, 14/15, 14/17. (~Mog. huda “dünür” MTS/1511)
kudagıy “gelin ve damadın anneleri ve onların yaslı kadın akrabaları” KS/516; DTKırg/ 14/467,
14/471. (~Mog. huduguy “gelin ve güveyinin babaları” MTS/1513)
kuduk “kuyu” KS/516; DTKırg/ 1/296. (~Mog. huddug “kuyu” MTS/1513)
küröñ “koyu al (at donu)” KS/541; DTKırg/ 7/14, 7/2. (~Mog. küreng “kızıl, (koyu) kahverengi”
MTS/798)
makta- “övmek, methetmek” KS/550; DTKırg/ 7/119, 7/151, 7/61. (~Mog. magta- “methetmek,
övmek” MTS/812)
mañday “alın” KS/552; DTKırg/ 3/43, 5.3/48, 7/36. (~Mog. manglay “alın; sef, baskan”
MTS/823)
maral “ceylan”, DTKırg/2/6, 7/123. (~Mog. maral “maral, ceylan” MTS/826)
mergen “tüfekle avlanan kimse, nişancı” KS/563; DTKırg/ 1/1362, 5.3/20, 5.3/21. (~Mog. mergen
“iyi nişancı; bilge” MTS/839)
nokto “yular” KS/585; DTKırg/ 15/706. (~Mog. nogtu “yular” MTS/918)
ogo “gayet, pek” KS/587; DTKırg/ 6/167. (~Mog. ogu “çok, fazla, en çok” MTS/942)
ordo “hanın karargâhı, belli başlı bir adamın muhteşem obası” KS/598; DTKırg/ 1/1226, 14/226,
14/230. (~Mog. ordu(n) “hükümdarın yaşadığı yer, saray, kamp, çadır” MTS/964)
orun “yer, mahal, ordu” KS/601; DTKırg/ 1/423, 1/754. (~Mog. orun “yer, bölge, mahal”
MTS/973)
ös- “büyümek” KS/616; DTKırg/ 13/116, 13/59, 14/224. (~Mog. ös- “büyümek, çoğalmak,
artmak” MTS/1005)
saadak “sadak, okluk”, KS/626; DTKırg/ 9/96. (~Mog. sagadag “kubur, ok kuburu, tirkeş”
MTS/1020)
saamal “henüz tahammur etmeyen taze kımız” KS/627; DTKırg/ 1/1332. (~Mog. sagamal
“sağmal, süt veren” MTS/1021)
1842 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
saba I “içinde kımız yapılan büyük deri tulum” KS/627; DTKırg/ 5.3/22. (~Mog. saba “kap,
herhangi bir kap, kapkacak” MTS/1015)
saba- II “dövmek, pataklamak, kamçı çalmak” KS/627; DTKırg/ 9/88, 9/84, 9/79. (~Mog. saba-
“çarpmak, bir şeyi bir şeye atmak, fırlatmak veya vurmak” MTS/1015)
salkın “serinlik, serin” KS/633; DTKırg/ 8/98. (~Mog. salki(n) “yel, rüzgar” MTS/1034)
say “nehrin yatağı” KS/640; DTKırg/ 15/149, 15/193, 15/197. (~Mog. sayr “kuru dere yatağı”
MTS/1027)
sokur “kör” KS/658; DTKırg/ 1/1135, 1/1235, 1/1245. (~Mog. sohur “kör, görmeyen” MTS/1132)
solokoy “solak” KS/659; DTKırg/ 5.2/61, 5.4/91. (~Mog. solugay “sol, sol taraf veya sol el, solak”
MTS/1125)
sura- “1. sormak, rica etmek 2. idare etmek, hükmünü yürütmek” KS/668; DTKırg/ 1/233.
(~Mog. sura- “sormak, sorguya çekmek” MTS/1144)
sülöösün “vaşak” KS/671; DTKırg/ 5.1/282. (~Mog. silügüsü(n) “kara kulak, vaşak” MTS/1098)
şıltoo “bahane, sebep” KS/686; DTKırg/ 1/519. (~Mog. siltag “bahane, gerekçe, sebep”
MTS/1096)
şor “tuzlak yer, çorak” KS/691; DTKırg/ 5.7/18. (~Mog. şor “tuzlu, az tuzlu, bataklık, çorak yer”
MTS/1169)
şumkar “sungur (kuş)” KS/692; DTKırg/ 1/735, 1/90, 14/337. (~Mog. singhur “şahin, doğan”
MTS/1104)
taka “nal” KS/697; DTKırg/ 12/7, 12/89, 12/9. (~Mog. tah-a “nal” MTS/1217)
takım “dizin iç yanı” KS/698; DTKırg/ 7/141. (~Mog. takim “eklem, diz ekleminin ardındaki
boşluk” MTS/1191)
tameke “tütün” KS/704; DTKırg/ 5.4/67. (~Mog. tamaki(n) “tütün, sigara” MTS/1196)
tara- “her tarafa dağılmak, yayılmak” KS/709; DTKırg/ 6/154. (~Mog. tara- “dagılmak,
saçılmak,ayrılmak” MTS/1203)
tokto- “durmak, kesilmek, dinmek” KS/743; DTKırg/ 1/1371, 6/111, 6/191. (~Mog. togta-
“durmak, dinmek, istirahat etmek” MTS/1257)
tolto “bıçağı sapına pekiten halkacık yahut tokacık” KS/745; DTKırg/ 1/549, 5.1/234, 5.1/30.
(~Mog. toltu “ sap, bakır ya da demir kakma veya kabartmalarıyla süslü bıçak sapı, kılıç kını” MTS/1268)
tulga “sacayak” KS/759; DTKırg/ 3/70. (~Mog. tulg-a(n) “dört ayağı, iki veya daha çok çemberi
olan ve üzerine tava, tencere, çaydanlık konulan alet, sacayağı” MTS/1296)
turumtay “doğan” KS/762; DTKırg/ 15/463, 5.5/13, 5.5/14 (~Mog. torumtay “erkek doğan”
MTS/1277)
tümön “hesapsız, gayet çok, on bin” KS/770; DTKırg/ 14/60. (~Mog. tüme(n) “on bin, yığın,
çokluk; sonsuz büyüklükte” MTS/1315)
uloo “umumi bir mükellefiyet olmak üzere, yolculara verilen binek veya yük hayvanı” KS/352;
DTKırg/ 1/351. (~Mog. ulag-a(n) “ulak atları, yedek atlar” MTS/1340)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1843
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
DOĞU TÜRKİSTAN KIRGIZ TÜRKÇESİNDE YER ALAN TÜRKÇE VE MOĞOLCA ORTAK
KELİMELERDEKİ SES OLAYLARI
Ünlü Değişmeleri
Ünlü değişmeleri bazı değişmeler hariç genellikle söz içinde meydana gelmektedir.
Ünlü Kalınlaşması
/-i-/> /-ı-/
çıda- “tahammül etmek, katlanmak, dayanmak” DTKırg/ 7/168, 1/582, 1/499. (∼Mog. çida-
“yetmek, dayanmak, yapabilmek” MTS/282)
çılbır “yular, dizgin” DTKırg/ 5.3/9, 7/4. (∼Mog. çilbugur “dizgin, hayvanı bağlama ipi”
MTS/292)
çıray “yüzün çizgileri, yüzün güzelliği” DTKırg/ 1/1237. (∼Mog. çiray “yüz, çehre, dış görünüş,
cilt” MTS/305)
ınak “yakın dost” DTKırg/ 14/186, 14/190. (∼Mog. inag “sevgili, çok sevilen, seven, arkadaş,
yoldaş” MTS/654)
kabırga “kaburga” DTKırg/ 13/31, 12/112, 13/29. (~Mog. habirg-a(n) “kaburga kemiği, böğür”
MTS/1384)
takım “dizin iç yanı” DTKırg/ 7/141. (~Mog. takim “eklem, diz ekleminin ardındaki boşluk”
MTS/1191)
Ünlü Düzleşmesi
/-u-/ > /-ı-/
Üç örnekte rastlanmıştır.
alıs “uzak, uzaklık” DTKırg/ 14/293, 15/303, 5.1/265. (~Mog. alus “ara,aralık, mesafe, uzak
yer” MTS/54)
baatır “bahadır, kahraman, cesur” DTKırg/ 1/100, 1/111, 1/119 (~Mog. bagatur “bahadır,
kahraman, cesur, yiğit” MTS/108)
çılbır “yular, dizgin” DTKırg/ 5.3/9, 7/4. (~Mog. çilbugur “dizgin, hayvanı bağlama ipi”
MTS/292)
Ünlü Yuvarlaklaşması
Kırgız Türkçesinde düz ünlülerin yuvarlaklaşması sıkça karşılaşılan bir ünlü değişmesidir. Sadece
Türkçe kelimelerde değil alıntı kelimelerde de bu değişim gözlenmektedir. Kelimelerin Moğolca
kullanımındaki düz ünlülerin de Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde yuvarlaklaştığı görülmektedir.
/-e-/ > /-ö-/
kökül “kahkül, şakaklara sarkan küçük örgüler, perçem” DTKırg/ 15/328, 15/774, 15/778.
(~Mog. kekül<kökül “uzun saç, kakül, saç örgüsü” MTS/767)
köşögö “perde” DTKırg/ 14/505. (~Mog. kösige(n) “perde” MTS/780.
küröñ “koyu al (at donu)” DTKırg/ 7/14, 7/2. (~Mog. küreng “kızıl, (koyu) kahverengi”
MTS/798)
tümön “hesapsız, gayet çok, on bin” DTKırg/ 14/60. (~Mog. tüme(n) “on bin, yığın, çokluk;
sonsuz büyüklükte” MTS/1315)
1844 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
/-i-/ > /-u-/
Fazla örneği yoktur.
şumkar “sungur (kuş)” DTKırg/ 1/735, 1/90, 14/337. (~Mog. singhur “şahin, doğan” MTS/1104)
Ünlü Daralması
/-a-/ > /-ı-/
argımak “cins, asil at” DTKırg/1/846, 5.1/114, 13/325. (~ Mog. argamag “iyi yarışacak veya
binilecek at,saf kan at, soylu at” MTS/83)
asıra- “beslemek, terbiye etmek” DTKırg/ 1/202, 1/502, 1/544. (~Mog. asara- “esirgemek,
merhamet etmek, bakmak, yetiştirmek, beslemek” MTS/90)
karçıga “atmaca” DTKırg/ 1/1182, 14/11, 14/51. (~Mog. harçagay “şahin, doğan” MTS/1444)
/-o-/ > /-u-/
Fazla örneği bulunmamaktadır.
turumtay “doğan” DTKırg/ 15/463, 5.5/13, 5.5/14 (~Mog. torumtay “erkek doğan” MTS/1277)
Ünlü Genişlemesi
/-i/ > /-e/
Fazla örneği bulunmamaktadır.
tameke “tütün” DTKırg/ 5.4/67. (~Mog. tamaki(n) “tütün, sigara” MTS/1196)
/-u/ > /-o/
nokto “yular” DTKırg/ 15/706. (~Mog. nogtu “yular” MTS/918)
ogo “gayet, pek” DTKırg/ 6/167. (~Mog. ogu “çok, fazla, en çok” MTS/942)
ordo “hanın karargahı, belli başlı bir adamın muhteşem obası” DTKırg/ 1/1226, 14/226, 14/230.
(~ Mog. ordu(n) “hükümdarın yaşadığı yer, saray, kamp, çadır” MTS/964)
solokoy “solak” DTKırg/ 5.2/61, 5.4/91. (~Mog. solugay “sol, sol taraf veya sol el, solak”
MTS/1125)
tolto “bıçağı sapına pekiten halkacık yahut tokacık” DTKırg/ 1/549, 5.1/234, 5.1/30. (~Mog. toltu
“ sap, bakır ya da demir kakma veya kabartmalarıyla süslü bıçak sapı, kılıç kını” MTS/1268)
bosogo “kapı çerçevesi, eşik” DTKırg/ 13/197, 15/84, 15/369. (~Mog. bosug-a “eşik, kapı eşiği”
MTS/196)
boto~botoy “bir yaşında olan deve yavrusu, süt emen deve yavrusu” DTKırg/ 12/83, 7/36, 7/93.
(~Mog. botugu(n) “bir yaşındaki yavru deve, deve yavrusu” MTS/197)
/-ü-/ > /-ö-/
sülöösün “vaşak” DTKırg/ 5.1/282. (~Mog. silügüsü(n) “kara kulak, vaşak” MTS/1098)
bödönö “bıldırcın” DTKırg/ 1/669, 5.3/81. (~Mog. büdüne “bıldırcın”MTS/233)
bökön “iri bir nevi karaca” DTKırg/ 3/40. (~Mog.böküng “antilop, ceylan, ahu” MTS/204)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1845
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
Ünsüz Değişmeleri
Süreklileşme
Eski Türkçe ve Moğolca kelimelerde üç sesten ya da iki sesten oluşan ses gruplarında iki ünlü
arasında yer alan /ġ/ art damak ünsüzü ile /g/ ön damak ünsüzünün süreklileşmesiyle genel Kırgız
Türkçesinde uzunluk meydana gelmektedir14.
N.Poppe, Eski Moğolcada iki ünlü arasında bulunan /g/ ve /ġ/ ünsüzlerinin Orta Moğolca
döneminde düşürüldüğünü, Yeni Moğolcada ise bu ünsüzlerin bulunduğu vokallerin bir uzun vokal
halinde büzüştüğünü belirtir (örn. ula < aula < aġula “dağ”)15.
Kelimelerin Moğolca kullanımında iki ünlü arasında ve son sesteki arka damak /ġ/ ünsüzünün
sızıcılaşıp düşmesi olayı, DTKırg. Türkçesindeki kelimelerde ikincil uzunluklar olarak karşımız çıkar.
baatır “bahadır, kahraman, cesur” DTKırg/1/100, 1/111, 1/119 (~Mog. bagatur “bahadır,
kahraman, cesur, yiğit” MTS/108)
saadak “sadak, okluk” DTKırg/ 9/96. (~Mog. sagadag “kubur, ok kuburu, tirkeş” MTS/1020)
saamal “henüz tahammur etmeyen taze kımız” DTKırg/ 1/1332. (~Mog. sagamal “sağmal, süt
veren” MTS/1021)
karool “bekçilik, karakol; nişangah” DTKırg/ 6/57. (~Mog. haragul “karakol, gözcü, nöbetçi”
MTS/1439)
uloo “umumi bir mükellefiyet olmak üzere, yolculara verilen binek veya yük hayvanı” DTKırg/
1/351. (~Mog. ulag-a(n) “ulak atları, yedek atlar” MTS/1340)
şıltoo “bahane, sebep” DTKırg/ 1/519. (~Mog. siltag “bahane, gerekçe, sebep” MTS/1096)
Moğolcadaki iki ünlü arasındaki ön damak /g/ ünsüzünün düşmesiyle yine DTKırg. Türkçesinde
ikincil uzunluk oluşur:
ker “koyu doru (at donu)” DTKırg/ 15/232, 15/425, 5.5/4. (~Mog. keger “kestane rengi, kır (at)”
MTS/706)
ceerde “kızıl, al” DTKırg/12/23, 15/220, 15/489. (~Mog. cegerde “kızıl, kırmızı, kızıl
kahverengi” MTS/1612)
Süreksizleşme
Kelimelerin ortasında veya sonunda yer alan bazı ünsüzler ya tonlu ya da tonsuz karşılıklarına
dönüşerek Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde değişime uğramıştır.
/h-/>/k-/; /-h-/>/-k-/
Ön damak /k/ ünsüzü DTKırg. Türkçesinde varlığını korurken bu kelimelerin Moğolca
kullanımında arka damak /h/ ünsüzünün damaksılaşarak /k/ ünsüzüne dönüştüğü görülmektedir. Bu
durum, DTKırg. Türkçesine Arapça ve Farsçadan geçmiş kelimelerde de kendini göstermektedir.
aska “yanaşılmaz, yüksek, kayalık dağ” DTKırg/5.3/6. (~Mog. ash-a “şist, tabaka halindeki kaya”
MTS/92)
kabırga “kaburga” DTKırg/ 13/31, 12/112, 13/29. (~Mog. habirg-a(n) “kaburga kemiği, böğür”
MTS/1384)
14 Hülya Kasapoğlu Çengel, Kırgız Türkçesi Grameri Ses ve Şekil Bilgisi, Ankara, 2005, s. 45; Mustafa Öner,
Bugünkü Kıpçak Türkçesi, Ankara, 1998, s. 6.
15 N. Poppe, Moğol Yazı Dilinin Grameri, (Çev.: Günay Karaağaç), İzmir, 1992, s.1-3.
1846 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
kan “han, hükümdar” DTKırg/ 14/335. (~Mog. han “han, kral, bey” MTS/1429)
karak~karek “gözbebeği, göz” DTKırg/ 15/435, 15/143, 15/139. (~Mog. harag-a(n) “görüş,
görme, görüntü”MTS/1438)
karañgı “karanlık, zulmet” DTKırg/ 1/602, 3/9, 6/100. (~Mog. harangguy “karanlık, koyuluk,
alaca karanlık” MTS/1442)
karçıga “atmaca” DTKırg/ 1/1182, 14/11, 14/51. (~Mog. harçagay “şahin, doğan” MTS/1444)
karool “bekçilik, karakol; nişangah” DTKırg/ 6/57. (~Mog. haragul “karakol, gözcü, nöbetçi”
MTS/1439)
kuda~kudaa “dünür” DTKırg/ 14/307, 14/15, 14/17. (~Mog. huda “dünür” MTS/1511)
kuduk “kuyu” DTKırg/ 1/296. (~Mog. huddug “kuyu” MTS/1513)
taka “nal” DTKırg/ 12/7, 12/89, 12/9. (~Mog. tah-a “nal” MTS/1217)
Tonsuzlaşma
/-g-/>/-k-/; /-g/>/-k/
Söz içindeki ve söz sonundaki ön damak /g/ ünsüzü tonsuzlaşarak DTKırg. Türkçesinde /k/
ünsüzüne dönüşmektedir:
keşik “talih” DTKırg/ 5.1/58. (~Mog. kesig “iyi şans veya iyi talih” MTS/733)
belek “hediye” DTKırg/ 14/101, 14/103, 14/106. (~Mog. beleg “armağan, hediye” MTS/156)
bürküt “karakuş” DTKırg/ 15/317, 15/377, 15/48. (~Mog. bürgüd “kartal, altın kartal” MTS/239)
/-g-/>/-k-/; /-g/>/k-/
Söz içindeki ve söz sonundaki arka damak /g/ ünsüzü DTKırg. Türkçesinde /k/ ünsüzüne
dönüşmektedir:
argımak “cins, asil at” DTKırg/1/846, 5.1/114, 13/325. (~ Mog. argamag “iyi yarışacak veya
binilecek at,saf kan at, soylu at” MTS/83)
ayak “fincan, çanak” DTKırg/6/47, 1/827. (~Mog. ayag-a(n) “bardak, çanak, tas, yemek tabağı”
MTS/37)
ınak “yakın dost” DTKırg/ 14/186, 14/190. (~Mog. inag “sevgili, çok sevilen, seven, arkadaş,
yoldaş” MTS/654)
karak~karek “gözbebeği, göz” DTKırg/ 15/435, 15/143, 15/139. (~Mog. harag-a(n) “görüş,
görme, görüntü”MTS/1438)
kuduk “kuyu” DTKırg/ 1/296. (~Mog. huddug “kuyu” MTS/1513)
makta- “övmek, methetmek” DTKırg/ 7/119, 7/151, 7/61. (~Mog. magta- “methetmek, övmek”
MTS/812)
nokto “yular” DTKırg/ 15/706. (~Mog. nogtu “yular” MTS/918)
saadak “sadak, okluk” DTKırg/ 9/96. (~Mog. sagadag “kubur, ok kuburu, tirkeş” MTS/1020)
solokoy “solak” KS/659; DTKırg/ 5.2/61, 5.4/91. (~Mog. solugay “sol, sol taraf veya sol el, solak”
MTS/1125)
tokto- “durmak, kesilmek, dinmek” DTKırg/ 1/1371, 6/111, 6/191. (~Mog. togta- “durmak,
dinmek, istirahat etmek” MTS/1257)
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Yer Alan Türkçe ve Moğolca… 1847
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
/-d/ > /-t/
Fazla örnek bulunmamaktadır.
bürküt “karakuş” DTKırg/ 15/317, 15/377, 15/48. (~Mog. bürgüd “kartal, altın kartal” MTS/239)
Diğer Ses Değişmeleri
/s-/ > /ş-/; /-s-/ > /-ş-/
Kelimelerin Moğolca kullanımında genellikle /i/ ünlüsünden önce yer alan /s/ ünsüzünün Doğu
Türkistan Kırgız Türkçesinde /ş/ ünsüzüne dönüştüğü görülmektedir.
şıltoo “bahane, sebep” DTKırg/ 1/519. (~Mog. siltag “bahane, gerekçe, sebep” MTS/1096)
şumkar “sungur (kuş)” DTKırg/ 1/735, 1/90, 14/337. (~Mog. singhur “şahin, doğan” MTS/1104)
keşik “talih” DTKırg/ 5.1/58. (~Mog. kesig “iyi şans veya iyi talih” MTS/733)
köşögö “perde” DTKırg/ 14/505. (~Mog. kösige(n) “perde” MTS/780.
Ortak Kelimelerin Türkçe Eklerle Kullanımı
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde Moğolca ile ortak olan kelimelerde yapım ve çekimeklerinin
damak uyumuna girdiği görülmektedir. Kalın sıralı kelimelere uygun kalın sıralı ekler, ince sıralı
kelimelere ise uygun ince sıralı ekler gelmiştir.
alıstık “uzaklık”; botoluu “yavrulu deve”; çıdamsızdık., “sabırsızlık, tahammülsüzlük”; erkele-
“sımartmak, nazlandırmak”; erkelet- “sımartmak”; erkeletüü “nazlandırma”; erkelik “sımarıklık”;
esendik “esenlik, sağlık”; imeril- “dönmek”; kabırgaluu “kaburgaları gelismis olan”; baatırlık
“bahadırlık, kahramanlık”; karañgılık “karanlık”; kudala- “evlenmek, dünür olmak”; kudalas- “dünür
olmak”; maktan- “övünmek”; maktoo “övgü, övme”; ordoluu “oba sahibi, çok çocuk sahibi olan”;
orundas- “yerlesmek”; orunduu “yerinde olan, makul”; toktot- “durdurmak”; mergendik “avcılık”; östür-
“büyütmek, yetistirmek”; suroo “sorgu, sorusturma”.
SONUÇ
Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinden derlenen metinlerde tespit edilen Moğolca ve Türkçe ortak
kelimelerin Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde bir takım ses değişimlerine uğradığı görülmektedir.
Örneklerin azlık ve sıklık derecesine göre bazı değişimlerin düzenli olduğunu düşünsek de (örneğin Doğu
Türkistan Kırgız Türkçesine Arapçadan ve Farsçadan geçen alıntı kelimelerde de sıklıkla karşılaştığımız
/h/ sesinin /k/ sesine dönüştüğü gibi Moğolca ile ortak olan kelimelerdeki /h/ sesinin de /k/ sesine
dönüşmesi; /g/ > /k/ değişimi; /e/ > /ö/ ünlü genişlemesi; /u/ > /o/ ünlü yuvarlaklaşması vs.) bu ses
olaylarının düzenli değişimler olduğu konusunda kesin bir sonuç çıkarmanın doğru olmayacağı
görüşündeyiz. Ama söz varlığı açısından Doğu Türkistan Kırgız Türkçesinde ve Moğolcada anlam ve
yapı olarak bir çok müşterek kelime olduğunu görmekteyiz. Ancak bu kelimelerin hangi dilden diğerine
geçtiği hususu başka bir çalışmanın konusudur.
KISALTMALAR
DTKırg. : Doğu Türkistan Kırgız
KS : Kırgız Sözlüğü
Moğ. : Moğolca
MTS : Moğolca Türkçe Sözlük
Tk. : Türkçe
1848 Gülsine UZUN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
KAYNAKÇA
ABDULLAYEV Elövset Zakiroğlu, “Azerbaycan-Moğol Dil İlişkileri”, TDAY-Belleten 1987, Türk Dil
Kurumu Yay., Ankara, 1992, s. 1.
AHSIKENDİ Seyfettin, İzleçeniya iz “Macmu’atü’t Tavarih” perev. Vved.ikomm., V.A. Romadika-
Materialı fonda rukopisey İns. Lit. İ İskusstva NAN RK, inv, Nu: 5254.
ASANALIOĞLU C., “Kıtay İzildöölöründögü Kırgız Tarıhı”, Kırgız Bilim Akademisi Arşivi, M 2, 1005.
ÇENGEL Hülya Kasapoğlu, Kırgız Türkçesi Grameri Ses ve Şekil Bilgisi, Akçağ Yayınları, Ankara,
2005.
GÜL Bülent, “Moğol Atasözleri”, Türkbilig-Türkoloji Araştırmaları, Hacettepe Üniversitesi Yay.,
Ankara, 2003.
GÜLENSOY Tuncer, “Moğolların Gizli Tarihi ve Altan Topçi’nin Türk Dili ve Kültür Tarihi Açısından
Değerlendirilmesi”, TDAY - Belleten 1986, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1988, s. 26.
KARAAĞAÇ Günay, Moğolca Türkçe Sözlük (Ferdinand, D. Lesssing, Mongolian-English Dictionary,
Bloomington, 1995’in çevirisi) Cilt I-II, TDK, Ankara, 2003.
LİGETİ L., “Kırgız Kavim İsminin Menşei”, Türkiyat Mecmuası, C. 1, İstanbul, 1925, s. 235-236
MALOV S. E., Pamyatniki Drevnetyurskoy Pismennosti, Moskva-Leningrad 1951, s. 417.
MORGAN David, The Mongols, Blackwell Puplishing, 1990.
ÖNER Mustafa, Bugünkü Kıpçak Türkçesi, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1998.
PETROV K. İ., “K Etnologii Termina ‘Kırgız’”, SE, No: 2, Moskva 1964, s. 81, 94.
POPPE Nicholas, Moğol Yazı Dilinin Grameri, (Çev.: Günay Karaağaç), Ege Üniversitesi Basımevi,
İzmir, 1992.
TEMİR Ahmet, “Moğolca ile Türkçe İlişkileri”, TDAY-Belleten 1989, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara,
1994, s. 295.
TUNA Osman Nedim, “Osmanlıcada Moğolca Ödünçleme Kelimeler”, Türkiyat Mecmuası, Cilt 17,
İstanbul, 1972, s. 209.
UZUN Gülsine, Doğu Türkistan Kırgızlarından Derlenmiş Metinler (Gramer-Metin-İndeks), Ege
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir, 2006.
YUDAHİN K.K., Kırgız Sözlüğü, (Çev.: Abdullah Taymas), C. I-II, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara, 1988.
ZHENHUA Muhammed Hu, Keerkezıyu Jianzhı (Kırgızcaya Giriş), Millet Yayınevi, Pekin, 1986.